ukrayna-rusya krizi

danisman
Türkiye'nin ürettiği Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) ilk kez Ekim ayında Rus yanlısı ayrılıkçıları vurmasıyla başlayan yeni dönem, tırmanan Rusya-Ukrayna krizinin ana eksenine oturdu. Amerikan Bloomberg haberlerine göre Türkiye, Ukrayna'ya daha çok insansız Hava aracı olan SİHA sattığını, buna bağlı olarak da Rusya'nın diken üstünde olduğu haberini yayınladı. Sebep ne olursa olsun, savaşı kim yaşarsa yaşasın, kimse savaş halini haketmiyor. Allah'ım esirgesin.

bahar havası

tatlimandalina
Bugün hava aşırı sıcak. Yalnız farkındamısınız şubat ayındayız daha. Hatta bazı ağaçlar baktım da çiçek açmış. Aldanmış deriz biz ona. Ama bizde aldanmayalım rehavete kapılıp girmeyelim kalabalıklara çıkmayalim hava güzel diye sokaklara.

normalleşme

iptaluyedir
(yazar: senasizm)arkadaşımla aynı şeyleri düşünüyorum. Bu hastalıkta gerçek olan tek şey (ölüm ve bulaşıcılık oranları, korunma ve sunulan tedavi yolları bir kenara) evet, bir hastalığın olduğu. Ama sunulan tedavilerden, korunmak için gerekenlerden, getirdiği ekonomik krizlere kadar herşey açıkça "bir plan-projenin" ürünü. Koronavirüs derken beraberinde: orman yangınları/iklim krizi, mülteciler, yabancılara satılan arsalar, metaverse, dijital kontrol (yüz tanıma, robotlar vs) "koronavirüsten ayrı anılan ama gündemde yer bulmuş herşeyin" bir bütünün parçası olduğuna inanıyorum. Burada sadece ülkemizce değil, tüm dünya aynı "küresel" tehditin altındayız: tek dünya düzenine dönüştürülüyoruz.

Cumhurbaşkanımızın "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" "yeni dünya düzeni" "küresel sistem" gibi yer yer kullandığı kelime ve cümleler de: dünyaca "toplu bir gidişatın olduğuna" işaret. Peki ama, bu gidişat nereye? Ve daha önemlisi gidişatın temellerini, yönünü, doğruluğunu yanlışlığını oylayanlar ve onaylayanlar kimler?

Demokrasi ninnisi ile beşikten mezara uyutulan toplumlar, üstteki "halklara sorulmadan alınan bu büyük kararların" nedenini ve nasılını kolay kolay anlayamazlar ve sorgulamazlar da. Onlar genel olarak ülkemizde ve dünyada demokrasinin var olduğuna ve egemenliğin halklarda olduğuna inandırılmıştır; aksi gözlemlense de "demokrasinin var olduğuna olan keskin inanç" bu alınan kararların demokrasi ürünü olduğu zannını doğurur. Bu yüzden ne sunulsa kabullenilir, oflayıp sızlanılsa da "birlik ürünü sanılan" bu kararlara uyulur. Bu kararların birlik ürünü olmadığını "düşünen herkes" bilir aslında, burada tam olarak şu durum söz konusu olur: "Tamam, bizim fikirlerimiz alınmıyor ama fikir beyan edenler 'Bilimsel verilere göre' karar veriyor, akıl buna uymayı gerektirir." Doğru, çok doğru. Peki gelişen bu sürecin, gerçekten bilimsel verilerle mi şekillendiğini düşünüyorsunuz?

Konu bu hastalık üzerinden düşünülmeye devam edilirse:

oksijenle yaşamak zorunda olan bünyeleri oksijenden mahrum bırakarak "gün boyu zorunlu tutulan" maskenin "korumadığı" daha sürecin başında bilimsel olarak ispatlandı.

aşı adıyla (hiçbiri henüz ruhsat almamış) deneysel sıvıların korumadığı görüldü. doz üstüne doz, doz üstüne doz; ancak bu sıvıları* (*aşı demek için deney sürecinin bitmesi ve ruhsat alması gerekiyor) olan da, olmayan da hasta oldu, olan da olmayan da öldü. Yine de hala bitmedi, hala doz üstüne doz ve bu dozlar faz 3 çalışması bitmeyen deneme aşamasındaki sıvılar arkadaşlar, vurulanların hepsi mantıken kobay. ancak kobaylık gönüllülük esaslıdır, ülkelerin bunu zorunlu tutması (tutmasa bile mobbinglerle buna zorlaması) temel insan haklarına ve bilime aykırıdır. (Bu sıvıların olası zararları için bkz: aşı onam formları. Hastalık riskinden hastalığa, ölüm riskinden ölüme kaçış; bunun bilimi nerede?)

hafta içi serbest, hafta sonu yasak; turiste serbest ülkem halkına yasak; politikacılara serbest camidekilere yasak şeklinde virüse "yer yer ve zaman zaman tatil yaptıran" önlemlerdeki "bilimi" anlamaya/bulmaya çalışılırken beyinler kısa devre oldu.

Evet, 3 örnekle bu sürecin özeti. Bana burada var olan bilimi gösterene çokça alkışlar :)

Bu süreci biz ve tüm dünya halkı için kâbusa çeviren önlemlerde bilimin izini göremediğimize göre, başka konularda da bilimsel veri görmeyi çok beklemezsiniz umarım. Bu sistemden çıkan her karar şüphelidir (verilerle oynansa ruhumuz duymaz. Misal bu son 2 yılın ölüm istatistikleri nerede? Gripten ölümlerin istatistiği nerede? Bu arada PCR testinin mucidi "bu testle hastalık teşhis edemezsiniz" diyor. Bu testi ve yapılışını araştırın, bakalım ne tür bilimsel gerçeklere ulaşacaksınız. Merak edenlere peşin özet: hasta olmayanı da pozitif çıkarabiliyor ve "istenirse" negatif çıkarma potansiyeli de var, öyle bir test) ve üsttekileri zenginleştirmeye, halkları ise fakirleştirip köleleştirmeye peşinen adaydır. Çin'deki "kontrollü toplum sistemi" tüm dünya için "geliyorum" diyor. Bu filmde: çipli insanlar, puanlama sistemi (puanı yüksek olan insanlara özel tanınan haklar, düşük olanlara getirilen kısıtlamalar. Kulağa aslında hoş geliyor, ama bakın: ben şu anda dünya sistemini eleştiriyorum değil mi? Sizce öyle bir sistemde bana yüksek puan mı verilir? Ayrıca sistemin doğrusu benim doğruma ters olursa? Mesela benim dinim olan İslam, bir gün tüm dünyada suç olursa? "Demokrasi var" demeyin lütfen, o bizim gibi halkların kendi bahçesinde oynarken kurduğu bir güzel hayal. Yukarıdan aşağıya inen bir emir yağmuru var ve bizim yukarıya mesaj iletebildiğimiz, onları etkileyebildiğimiz yok. "Bilim var" demeyin, o da yok. Onların keyfi var sadece...), yüz tanıma, robot polisler, drone'lar vs vs var.

Doğruları anlatanların dokuz köyden kovulduğu bu dünya sisteminde, 31 mart 2022 tarihli; kapatıldıktan sonra açılan 3. hesap; buyrun tüm süreci anlatan twitter dizisine:
https://twitter.com/EsatRevolutions/status/1509524770152321026?t=Fgd9O_H5OkXxjcLwHiBcRA&s=19

Bu da bir gün silinecektir. Henüz kısmen özgürken sürüklenen gidişatı iyi gözlemlemeniz dileğiyle... Slyvester Stallone'nin Cezalandırıcı filmini yaşamaya doğru gidiyoruz. Direnişçilere şimdiden selam :)

masterchef türkiye

danisman
6 Ocak tarihinde şef tabağını anlatan isim Osman Sezener oldu. İlk oyun sonrasında avantajlı olan isim Tahsin oldu.
Tahsin 28, Dilara 19 puanla yaratıcılık tabağının ardından elenen isim Dilara oldu. Tahsin üst tura çıkmaya hak kazandı. Bütün oyunculara emek ve yetenekleri için başarılar diliyoruz.

dünya sefalet endeksi

danisman
''Kim bu cennet vatanı uğruna olmaz ki feda,
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şuheda,
Can-ı canan-ı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.'' Sözleriyle başlamak istedim.
Dünyayı, biz bir bahçe olarak düşünürsek, Ülkem de benim için bu bahçenin gül bahçesidir. Yüzyıllardır farklı medeniyetlere beşiklik etmiş ve farklı kültürlere gebe olan bu bahçe, bizim ciğerlerimizdir, nefesimizdir, dahası bizi biz yapan değerlerimizdir. Bu koca bahçeye bakarken, bahçeyi bahçe yapan tek türdür deyip, tek tür mantığıyla yaklaşmamak gerekir. Unutmayalım ki rengarenk çiçek ve diğer bitki türleri ve canlı türleriyle bir bütündür bu bahçe, renk, tür vb. farkı gözetmeksizin.
Bu yüzden, varlıkta da yoklukta da kenetlenmek ve bu değerlerimize hep beraber sahip çıkmamız gerekir.
Dünyanın genel durumuna baktığımda ise, gittikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Dünyanın yok olması demek bizim yok olmamız demektir düşüncesiyle hareket etmemiz gerekir. Çünkü dünyamız ve kainattaki bütün düzen, insanoğlunun yararı içindir. İnsanoğlu o kadar kutsal ve kıymetli bir varlık ki, düşüşnsenize aklımıza gelen, ''İNSANLAR'' hariç. Bütün canlı ve cansız varlıklar, bize hizmet ederken doğrudan ve dolaylı olarak; yıkıcılık faaliyetleri sürdüren, herkesi ve herşeyi tar u mar eden yine insanoğlu ve türevleridir ne yazık ki... O yüzden, '' Dünya Sefalet Endeksi'' değerleri çok da şaşırtmıyor. Ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz. Ne zaman ki bizler, Sömürmek, çalmak ve istismar etmek anlamındaki SAHİP OLMA mantığından vazgeçip, saf olan durumumuza yani özümüze geri dönüş anlamındaki OLMAK mantığına büründüğümüzde işte o zaman hayat yaşanılır hale gelir. İnsanlar ve ülkeler arasındaki usulsüz uçurumlar işte o zaman kapanır ve SEFALET İNDEKSİ diye bir şey kalmaz ortalıkta.

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun