dün yine birşey açıklanmadı. bu saatten sonra açıklanmasa da olur. tüm dünyada özellikle avrupada yalancı konumuna düşüp itibar kaybettikten sonra. avrupa ülkelerini geçtim japonya bile bakanın açıklamalarını bahane edip ülke girişlerinde vize uygulaması başlattı.
birde sabah şöyle bir haber okudum. valla okurken içim acıyor güzel türkiyem bu hallere düşmemeliydi.
Kraliyet, kapıları Türkler'e kapattı!
İnsanimizdaki rehavet devam ettiği, kendince temel onlemlerini almadığı, maske, mesafe ve temizlik konularında hassas olmadıkları sürece, korkarım ki insanlıkla ömürlü olacaktır bu virüs. Yani hiç geçmeyecek.
Daha önce SpaceX'te çalışan 3 mühendis, 45 saniyede bir pizza çıkarabilen bir robot restoran kurdu. Yiğidi öldür ama hakkini yeme demiş büyüklerimiz. Bu durumda bilgisini insan yararına ve ona hizmet için kullanan bütün yiğitlerin ki bunlar arasında; renk, dil, din ayırımı gözetmeksizin pozitif ayrımcılık yaparak şapka çıkarıyorum ve saygıyla eğiliyorum önlerinde. Gururla...
Arkadaşlar sizce arka sokaklar dizisinin bu akşam oynayan bölümü kaçıncı bölümdür? Tahminimce 15-20 yıldır yayımlansa yılda 40 bölüm olsa yaklaşık 600-800 bölüm olmuştur. Sizin tahminlerinizi alalım arkadaşlar ? ☺️
Anadolunun ışık insanları diye de bilinirler. Rivayete göre anadolu topraklarında yaşamış olan luviler bilim ve matematikte çok ileriydi. Hatta bazı yunan tanrılarının isimleri luvi dilinden gelmektedir. Medeniyetin anadolu topraklarından doğduğunu kabullenemeyen batılı tarihçiler yunanistanın modern medeniyetlerin ilki olduğuna dair yazıp durmuştur. Luvi halkından bahsedenleri ise aforoz etmişlerdir.
Benim dilimin dönmediği daha bilimsel bilgi için https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Luviler
Benim dilimin dönmediği daha bilimsel bilgi için https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Luviler
işte tam bu yüzden de karşımızdaki insanı kırmamak, güzel söz ve güzel davranış sergilemek, gönül kırmamak lazım.....
carpe diem quam minimum credula postero
carpe diem quam minimum credula postero
23 nisan demek cocuklarin sevincine ortak olmak demektir ama maalesef 2 yildir ne cocuklar sevine biliyor nede biz onlarin sevincine ortak olabiliyoruz her yil 23 nisani coskuyla buyuk bir sevincle kutlardik am oyle birsey kalmadi artik.
Çoğunlukla gerçek anlamının dışında kullanılması bir yana, gerçekte belirli bir anlamı da yoktur. Hatta bazen öyle gelir ki insana, yüksek dozlarda aşk, yoğun bir anlamını yitirme halidir. Düşüncelerine, mantığına kramplar girer... Aşkın öznesi dışında herkes ve her şey birer ayrıntıya dönüşür. Karnındaki mutluluk alameti kelebekler, boğazına doğru ilerleyerek, ağzından dışarı uçup gitmeye çalışır. Konuşurken dilin uyuşur, çenen karıncalanır, ellerin terler; fazla zorlanırsan, gözün seyirmeye başlar ve sıradan bir cümlenin ortasında bile çığlık atabilirsin.
Acı ve mutluluğun, sabırsızlığın, stresin, sarhoşluğun ve bunlar gibi birçok zıtlığın hiç şaşmayan oranlarda karışıp, eşsiz dansını sergilemesidir aşk...
En az mutluluk kadar aldatıcıdır. Açlığı doyurulmadığında yavaş yavaş zehirler, kıvrandırır; öldürmez ama bir parça sakat bırakır. Verebileceği zararı verdikten sonra zamanla terk eder seni, yanına senden bir hatıra da alarak. Bir sonraki ziyaretine kadar kötü bir dost olarak anılır ama her yeni gelişinde yine aynı coşkuyla karşılanır, aynı hızla salar sarhoşluğunu hayatına ve dokunduğun her şeye pırıltılarını bırakır.
Bazen de büyük bir yanılsamadır, aşk...
Bambaşka gördüğün, gözlerinin, saçlarının, parmaklarını ayrıntılarının zihnine kazınması için can attığın, her hareketini dikkatle izlediğin, söylediklerini onun kastettiğinden bile fazla anlamlandırdığın, kısacası yere göğe sığdıramadığın erkeğin de bir karaciğeri, iki dizi, standart bir boşaltım sistemi olan, ortalama nezakete sahip (hatta kaba), düşüncesiz ve sıradan bir insan olduğunun farkına varma sürecinde, boşu boşuna taşıdığın hissiyattır... Ziyandır yani... Onu önemse ama belli etme. Çünkü, aşk bir erkek gibidir; çabuk şımarır...
Acı ve mutluluğun, sabırsızlığın, stresin, sarhoşluğun ve bunlar gibi birçok zıtlığın hiç şaşmayan oranlarda karışıp, eşsiz dansını sergilemesidir aşk...
En az mutluluk kadar aldatıcıdır. Açlığı doyurulmadığında yavaş yavaş zehirler, kıvrandırır; öldürmez ama bir parça sakat bırakır. Verebileceği zararı verdikten sonra zamanla terk eder seni, yanına senden bir hatıra da alarak. Bir sonraki ziyaretine kadar kötü bir dost olarak anılır ama her yeni gelişinde yine aynı coşkuyla karşılanır, aynı hızla salar sarhoşluğunu hayatına ve dokunduğun her şeye pırıltılarını bırakır.
Bazen de büyük bir yanılsamadır, aşk...
Bambaşka gördüğün, gözlerinin, saçlarının, parmaklarını ayrıntılarının zihnine kazınması için can attığın, her hareketini dikkatle izlediğin, söylediklerini onun kastettiğinden bile fazla anlamlandırdığın, kısacası yere göğe sığdıramadığın erkeğin de bir karaciğeri, iki dizi, standart bir boşaltım sistemi olan, ortalama nezakete sahip (hatta kaba), düşüncesiz ve sıradan bir insan olduğunun farkına varma sürecinde, boşu boşuna taşıdığın hissiyattır... Ziyandır yani... Onu önemse ama belli etme. Çünkü, aşk bir erkek gibidir; çabuk şımarır...
2008-2009'dan beri varlığını yitirmiş olan şey. çocukluğumu geçirdiğim mahallede gerçekten çok güzel komşuluk ilişkilerine şahit oldum fakat oradan taşındıktan sonra gördüm ki her yerde durum aynı değilmiş. denk gelirseniz güzel şey, ama artık yok gibi.
Bu haberi duyunca şok oldum. Onca kişiyi güldüren ünlü komidyenin evinde yangın çıkışı. Çok geçmiş olsun Cem yılmaz kendisi yangın tüpüyle müdehale etmiş diye biliyorum fakat o panik bile şok etmeye yetiyor. Umarım az hasarla atlatmıştır.
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238