kaliteli biri
Ev yoğurdu işini becerdigimden beridir asla marketin o katkılı taş gibi yoğurtlarını almıyorum. Bide tat alınmıyor onlardan ya. Alıyorum sütü bir güzel kaynatıyoruz mayalıyoruz. Sağlıklı beslenmek gibisi yok valla. Herkes denemeli ve tüketmeli.
[url=https://www.bloomberght.com/piyasalar][/url]
Allahım sonumuzu hayra çıkart. Sanırım bu durumda yurt dışında çalışmak farz oldu artık. Allah aşkına bir DOLAR, 13 lira; 1 AVRO, OLMUŞ 15 lira..... Gerçekten içler acısı bir durum. Millet harıl harıl sermayesine sermaye katıp, her geçen gün daha da büyüyüp geliştirirken kendisini, biz de burda bu dengesiz piyasa hareketlerine göre yaşamamıza yön vermeye çalışıyoruz, kaldı ki veremiyoruz bile bu belirsizlikten. Elalem, sermayesine sermaye katarken, şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Tüm bunlar bizim ve bizim durumdaki ülkelerden giden beyin ve iş göçleri sayesinde olmaktadır. Bunlar, daha güzel paralar ve imkanlar sunulduğu için, ABD ve Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kalıyorlar. Bizim cennet gibi vatanımız dururken, neden başka ülkelere gitmek zorunda bırakılıyoruz? Ayrıca, cennet gibi vatanımda 4 mevsim aynı anda yaşanıp, 4 mevsimin de meyve ve sebzesini üretebilecek iklim elverişliliğine sahipken neden bana gerekli destekleri vermeyip, üretim yapmama engel oluyorsunuz? Yetmiyor, neden 1'e 10-15 verip, başka ülkelerin hormonlu ve sağlığımız üzerinde ölümcül tehditler gösteren ürünlerini almak zorunda bırakılıyoruz? SORARIM SİZE?...
*ateş, güneş, hava, su, tahta
gözümde canlanır koskocaman mazi xD :)
evlerinize bayraklar asın, çocukların odalarını süsleyin ve onlara güzel kıyafetler alarak bayram coşkusunu yaşatın. bu bayramın ne olduğunu soran çocuklarımızda lütfen bıkmadan sıkılmadan nedenini ve bu bayramın nasıl ortaya çıktığını anlatın. hangi şartlardan geçtiğimizi nasıl bir ülke olarak dimdik ayakta kaldığımızı ve nasıl bir öndere sahip olduğumuzu anlatın onlara. ellerinde bayraklarla fotoğraflalarını çekin ve gelecekte kendi yaşadıkları bayramları, kendi çocuklarına anlatmalarına olanak sağlayın. lütfen içimizdeki vatan sevgisinin ve cumhuriyet coşkusunun kaybolmasına müsaade etmeyelim
aklıma 'şeker portakalı' kitabındaki şu söz geldi; "Onu yüreğimde öldüreceğim artık sevmeyerek...Ve bir gün büsbütün ölecek."
hem kitaplarını okuyup hemde sosyal medyadaki o değerli yazılarını takip ettiğim ünlü psikolog ve yazar doğan cüceloğlu bugün beşiktaş'taki evinde ölü bulunmus şimdi öğrendim çok üzüldüm. sebebi henüz belli degil otopsi sonucu kesinlestirecekmis.doğan cüceloğlu hocanın çok büyük bir alim olduğunu biliyorfum ama bu denli sevildiğini bilmiyordum açıkçası. sözleri meğer ne çok insanın kalbine ve hayatına işlemiş.2 gündür sosyal medya adeta yıkıldı bu vakitsiz ölüm ile.
Özlenen, onsuz durulamayan, uğruna onunla yaşananlar dışında her şeye ara verilebilecek, çok fonksiyonlu (yeri geldiğinde en iyi dost, kardeş, baba, amca, bazen de düşman olan) aşk ikizidir. İnsanı şair eder, en güzel yemekleri pişirtir, kıskançlıktan yastıkları ısırtır, mutluluktan gözleri yaşartır, okul notlarını düşürür, durup dururken gülümsemene neden olur.
Bir süre sonra yavaş yavaş evine de dolmaya başlar onunla ilgili ayrıntılar: Sinema biletleri; gece yarısı uykudan uyanıp, eline geçen kağıda karalanmış aşk sözcükleri; sağa sola bırakılmış küçük notlar; kurumuş çiçekler; birlikte çekilmiş fotoğraf kareleri; cüzdanda veya bir kitabın arasındaki vesikalık; yılbaşı, doğum günü ve "sevgililer günü" hediyeleri...
Bir gün seni ortasında bırakıp gittiği yıkıntıda toplanacak birçok kırık, kırgınlık, kızgınlık bırakır en kötü ihtimalle; hem de keşke demenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gerçeğiyle.
Ya da kendi kendini tüketir ve benzer bir yıkıntının üzerinde, benzer sıkıntılarla ardında kalır.
O, güzel insandır her halükârda; çünkü şimdi olmasa da, bir zaman seni sevmiştir...
Bir süre sonra yavaş yavaş evine de dolmaya başlar onunla ilgili ayrıntılar: Sinema biletleri; gece yarısı uykudan uyanıp, eline geçen kağıda karalanmış aşk sözcükleri; sağa sola bırakılmış küçük notlar; kurumuş çiçekler; birlikte çekilmiş fotoğraf kareleri; cüzdanda veya bir kitabın arasındaki vesikalık; yılbaşı, doğum günü ve "sevgililer günü" hediyeleri...
Bir gün seni ortasında bırakıp gittiği yıkıntıda toplanacak birçok kırık, kırgınlık, kızgınlık bırakır en kötü ihtimalle; hem de keşke demenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gerçeğiyle.
Ya da kendi kendini tüketir ve benzer bir yıkıntının üzerinde, benzer sıkıntılarla ardında kalır.
O, güzel insandır her halükârda; çünkü şimdi olmasa da, bir zaman seni sevmiştir...
'ya abi biz geçen gün madenciler gününü kutlamadıy mıydık; birkaç gün önce kadın hakları gününü de kutladıydık? peki şimdi kadınlar ve madenciler de insan olduğuna göre onların bu gününü kutlamak lâzım gelir mi yoksa onları bu günde tebrik etmesek olur mu? Çünkü nasıl olsa önceden kutlamıştık masrafa girmesek mi?' sorusunu sorduran antin kuntin bir gündür. (!) evet öyledir. tart günü, kart günü diyerek her güne farklı bir anlam atfedilmesine ayar olan zannediyorum ki bir ben değilimdir. tamam yaşamak güzel şey, güneşin doğuşu falan romantik unsurlar fakat her günü de bir bahane bulup kutlamaya gerek yoktur. aslında problem sosyal medyada süslü sözler, ne bileyim alttan alttan mesaj veren fotoğraflar, videolar falan paylaşmak değildir. sorun, her güne bir isim verilerek sanki bu günler insanların hayatında bir dönüm noktasıymış gibi lanse edilmesidir. iki tweet atınca, bir post paylaşınca her şeyi çözdük zannetmemizdir. (ben onu da yapmam, başkası paylaşır ben retweet ederim, repost ederim. bu kâfi diyorsanız siz sözün bittiği yerdesinizdir.) neyse velhâsıl-ı kelâm, bu insan hakları günü de, biz insanların yine birbirlerinin haklarını çiğnediği, saygı maygı hak getire, aynı tas aynı hamam devam eden bir gündür. hele birleşmiş milletler, yok insan hakları bildirisi falan onlar hikâyedir. avrupa kendi işine nasıl gelirse öyle davranır ve onlar hiçbir zaman türkler'e dost olmazlar. gerçi türklerin kuyusunu en çok kazan, türklere en büyük kazıkları atan yine türklerdir; orası ayrı konudur. bu 10 aralık insan hakları gününde âdet yerini bulsun kabîlinden benim de söyleyecek iki çift lafım vardır: insanlar, hak yemeyin, haklının yanında olun, haksızı tutmayın, hakkınızı yedirmeyin, hak hukuk bilin, haktan şaşmayın, hakkınız olmayana el uzatmayın, birilerinin hakkından gelmek için şiddete başvurmayın, hakkaniyetli olun, haklı olsanız da karşılık vermeyin. işte haklar önemlidir bunu anlayın!
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238