covid-19

acikelli
Beyni her türlü mahvediyor. Tek başına nörolojik hastalıklara yol açtığı ispatlanmasada olan nörolojik hastaliklari ortaya çıkardığı ve daha da kötülestirdigi görülmüştür. Baya korkunç anlayacağınız. Covid geliyor geçiyor diye düşünmemek lazım vücudumuzun bir çok bölgesinde hasar bırakabiliyor.

aile

celikci
Aile sosyal hayatın en önemli yapı taşı. Bizler aile hayatına cok önem veririz. İnsan sıcaklığını abuk subuk ortamlarda değil ailemizde ararız. Ailemiz mutluysa mutlu mutsuz ise mutsuz oluruz. Elimizden geleni yaparız onlar için. Bizim en değerli varlığımız aile bütünlüğümüzdür.

yeni yıl

palindrom
Yazdıklarını içinden geldiği gibi uzun uzadıya tasvirlerle donatmayıp, karaladığı kısa hikayeleri veya günceleri muhafaza etmeyenlerdenim ben...
belki istediğimde "bana göre" derli toplu cümleleri ardı ardına daima kurabileceğime dair bir küstahlığın esiri olduğumdan, belki yaşadığımız sürenin kısıtlılığı içerisinde saklamaya değer başka şeyler varken bu kısmı çok önemli görmediğimden.
Tuhaftır, kitaplarıma çok düşkünüm oysa ki. Başkalarının kelimeleri mi beni daha çok etkileyen; yoksa kendi seçici algımla bana dair bir şeyleri yeniden yaratmanın daima benim elimde olduğunu fısıldayan ego mu beni buna iten o konuda da bir fikrim yok.
yaşım ilerledikçe, önceleri köşelerine dokunarak geçtiğim olayların kaç dayanak noktası olduğunu içten içe merak etmeye başladıkça ve her şeyi giderek daha büyük zihin süzgeçlerine boca ettikçe tüm bu koca yaratımın içindeki önemimin de, önemsizliğimin de aynı derecede farkına vardım.
fotoğrafımın çekilmesini oldum olası sevmemişimdir mesela, şimdilerde bir nev'i münzevi gibi tanımlanmamak adına çok az sayıda insanla fotoğraf paylaşsam da içimde bir yerin sürekli bundan rahatsızlık duymasına engel olamıyorum.
Herkesin buna güzelliğinin, yaşadığı anın, gördüğü yerlerin, sevdiklerinin ispatı veya hatırasını tutmak adına önem verdiğini biliyorum. Fakat olduğum yerleri ve sevdiğim insanları, keyifli anları karelerde dondurmayı bir tarafımla sevsem de konu ben olduğumda zihnime düşünceler üşüşüyor.
Eğer artık bugün göründüğüm gibi görünmeyeceğim bir yaşa kadar yaşarsam 10 ya da 20 yıl önce ne kadar güzel veya etkileyici olduğumun bir önemi olacak mı diye düşünüyorum. Elde edilebilecek olan yalnızca "zamanında ne güzel kadınmış" denilecek o üç saniye değil mi?
Neticede kişi kendini nasıl tanıtırsa tanıtsın, karşıdaki kişiye o dakika itibariyle gösterdiği ve hissettirdiğidir çünkü hatıratta yankı bulan.
Sonra eşyalara bakıyorum. Bir şeyin yalnızca güzel olduğu için sahip olma hırsıyla saklanması da ruhuma uymuyor benim. O eşyada bir anlam olmalı. Bir şeyleri çağrıştırmalı. (teknolojik aletlerden bahsetmiyorum, onlar zaten çağın gerektirdiği fonksiyonelliği ve zaman verimliliğini sağlamak üzerine tasarlanıyorlar ve nitekim amaçları da bu olmalı) ama yalnızca güzel olduğu için bir şeyleri kendime saklamayı başaramıyorum.
Onu benden daha iyi kullanabilecek, belki daha özenli bir dekorasyonla görünümünü tamamlayabilecek birine vermek konusunda ikinci kere düşünmeme gerek bile kalmıyor.
Belki yazılarıma ve eşyalara karşı gösterdiğim bu tutumdur ki beni insanlara da aynı şekilde davranmaya zorluyor. (Canlılarla cansızları karşılaştırmak da bir garip mi oldu bilemedim) Çevremdeki bir çok insanın arasında; ben de herkes gibi aslında dar bir çemberde yer alan sayılı dost ve aile bireyi ile yaşıyorum. Ama hayatımın hiç bir döneminde gitmek isteyen herhangi birine kalması için baskı yaptığımı hatırlamıyorum. İçeri girmesi için kapımı açtığım herkesin; istediğinde gitmesi için de o kapının aralık olacağını bilmesi benim için önem taşıyor. Bu bir değersizleştirme değil; her ne kadar öyle görünse de. Aksine karşıdakinin isteğine, ruhuna saygı duymak benim gözümde. Hayatım boyunca bulunmak istemediğim herhangi bir yerde kalmak zorunda olmayı kendime yedirememişimdir. Aynı şekilde salt kendi mutluluğum veya arzularım doğrultusunda hiçbir canlıyı da yürek hapishanesine koymamak gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi yukarıda yazdıklarımı aklımdan geçirdim.... sanırım başlığa uygun olarak zihnimde uçuşan düşünceleri sıraladım arka arkaya. Bazen bütünlüğü de sağlayamamışımdır muhtemelen. Bütün yazdıklarım belki bir serzeniş, belki anlaşılma kaygısı, belki yalnızca iç dökerek ferahlamaktan ibarettir. Aslında bu yazı da neresinden bakarsanız bakın hepimizin içinde yer alan "tarihe bir not düşmek", "ölümsüzleşmek", "anlaşılmak" la ilgili o koca boşluğun ifadesidir. Ama yine kimi zaman yaptığım gibi aklımdan geçen kendime dair eleştirilere gözümü, zihnimi kapatarak yayımlanması için "gönder" tuşuna basacağım. Hayatın küçük, değerli maskaralıkları...

eliz bebek

celikci
Buse Varol Alişan çiftinin ikinci çocukları olan Eliz dünyaya geldi. Maşallah tosun gibi çok tatlı bir kız çocuğu. Çiftin Burak adında birde erkek çocukları var. Acibadem Hastanesi'nde gerceklesen doğum sonrası annede bebekte gayet sağlıklılar.

time dergisi kapakları

dorukisrak

Konuyu edebiyat kategorisine açtım ama bilmiyorum doğru yer burası mı. Edebi eser sayılmayabilir ama dergisi kapakları bence büyük bir olaydır ve eski defterler gibi tarihe not düşen bir adreste aylık olarak konuyu güncelleyebiliriz. Bu ay mark abiye yer vermişler ama pekte hoşuna giden bir kapak olduğunu sanmıyorum. Keza 4 saati geçen kesinti ile milyar dolarlar boyutunda zarara uğramıştır kendileri. Tabi bu mark abi zerre dokunmamıştır diye düşünüyorum. Bizim için yere bozukluk düşürmek gibi birşeydir kanımca.

adonevirüs

candan82
ilk okuduğumda 'adanavirüs' olarak algıladığım; 'birileri adanalılarla dalga geçmek için böyle bir kavram mı uydurdu?' diye kafamda deli sorular dönmesine yol açan kelime. oysa bu yeni salgını ifade etmektedir. belirtileri gözlerde ortaya çıkan ve coronavirüs gibi hızla bulaşan bu hastalık gündeme hızlı bir giriş yapmış, corona ile 7 kuşak öteden akraba olduğuna inanılan virüs herkesin diline düşmüştür. hâliyle panik uyandıran bu virüs hakkında araştırma yapanlar çok olmaktadır. (merak etmeyin, bu, haber sitelerine gönderme yapmak için yazılmıştır ve cümlelerim böyle devam etmeyecektir.) her neyse; ADENOVİRÜS denilen virüs; baş ağrısı, burun akıntısı, öksürük ve ateş gibi belirtilerle 'ben burdayım' demektedir. sebebiyet verdiği semptomlar coronavirüsünkilere benzediği için acaba ADENOVİRÜS coronavirüs'ü mü taklit ediyor, ona mı özeniyor ya hayırdır? sorularının yöneltilmesi muhtemeldir. (!) gıdalarla, solunum vasıtasıyla ve ellerin önce dış ortama sonra vücuda temas etmesiyle bulaşan bu virüs uzun süre canlılığını devam ettirebilmektedir. elle temas ettikten sonra elin ağza, gözlere, buruna dokundurulmasıyla geçmektedir. boğaz ağrısı ve burun akıntısı da virüsün belirtileri arasındadır. orta kulak enfeksiyonu, bronşiolit ve Konjonktivit de ortaya çıkabilir. gözlerin içinde kanlanmalar olması muhtemeldir. bazı türleriyse bağırsakları etkileyerek kramp tarzı karın ağrılarına ve ishale yol açar. tedavide antibiyotik hiç işe yaramamaktadır.

muhittin korkmaz

radar
g.o.r.a. filminde 'bir cisim yaklaşıyor' efendim repliğiyle akıllarda yer edinen ve hayata gözlerini yummuş olan ünlü sinema ve tiyatro oyuncusu. 3 yıl önce hem kendisi gibi oyuncu olan hem de ünlü youtuberlar arasına girmeyi başaran ve hakkında intihar ettiğine yönelik haberler çıkan, fakat muhittin korkmaz tarafından yalanlanmış olan; velhâsılı oğlu cem korkmaz'ın ölümüyle evlat acısını yaşayan muhittin korkmaz'ın acısı şimdi sevenlerinin yüreğini dağlamıştır. 1953 yılının 17 ekim günü gaziantep'te dünyaya gelmiş olan oyuncunun ölüm haberi cem yılmaz tarafından duyurulmuş ve sosyal medyanın gündemine oturmuştur. tabii ki bunu böyle bir haber sitesi konseptinde yazmak kolaydır. oysa şimdi ne hissettiklerini, onun sevenlerine sormalıdır. ünlü olmanın, zengin olmanın ölümden kurtarmadığını bir kez daha hatırlatan bu olay da unutulup gidecektir; fakat insan sözü edilen bu gerçeği hiç unutmamalıdır. 67 yaşındayken coronavirüs onu da bulmuş ve miadını doldurmasına vesile olmuştur. g.o.r.a. filmindeki Tihulu karakterinin yanı sıra Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? A.R.O.G, Sınav, Bir Baba Hindu, Pek Yakında gibi pek çok yapımla da hafızalara kazınmıştır. Hayatta Olmaz, deli aşk, Sihirbazlık Okulunda Bir Türk, Şeytan Tüyü, Arif ve 216 , Yahşi Batı da onun rol aldığı diğer yapımlardandır. oyuncu Devrim Parscan da onunla aynı gün, 24 kasım tarihinde vefat etmiştir.

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun