2020 yılının başından bugüne kadar tüm dünyada yaşanan 6.5 büyüklüğünün üzerinde deprem sayısı 22. Maalesef 22 deprem arasında bu depremlerde en çok can kaybı Türkiye'de yaşandı. Bizim ülkemiz kadar insan hayatının ucuz olduğu bir yer yok demekki. Deprem değil bina öldürüyor.

ikinci yarıda pek farklı bir şey olmadı sporting bir gol daha attı dörtledi öyle bitti. Ama Beşiktaş'a da fazla bir suç bulmuyorum karşıdaki rakibin yıllardır Avrupa tecrübesi var adamlar oynuyorlar yani takır takır. inşallah gün gelecek bizim takılarımızla bu seviyeye ayak uydurabilecekler. yıllardır bekliyoruz bakalım ömrümüz yeter mi görmeye bilinmez.

Yan etki görülmüş görülmemiş olcaz vakti gelince. Aşı sırası geliyor oluyoruz. Sorgulayacak durumu çoktan geçtik. Ne derlerse yapıyor olduk. Sinovak dendi olduk yok bide biontech dendi onu da olduk.

bence artık olay iyice halkı kullanmaya dönüştü, geldiğimiz noktadan kimse memnun değil. enflasyon çok yüksek ve düşürmek için hiçbir şey yapılmıyor.

Sağlık bakanı koca açıklamış istanbulda son bir ayda yüzde 42 artış olmuş ağır vaka sayısında arkadaşlar. Türkiye'de en büyük il durumunda istanbul bildiğiniz gibi. Yayılmanın en çok bu ilimizde görülmesi normal ama nasıl önlem alınacak katı yasaklar geri mi dönecek belirsizliğini koruyor.

Game of thrones efsanesine yeni bir soluk geliyor. Final sezonu gibi berbat etmezler umarım. Tarihte bir lost birde got final sezonları ile çıldırtmıştı. Şimdi bu spin off ile sanırım targeryan ailesinin geçmişinde yaşanan bir bölüme gideceğiz. Ejderhalar sanırım prim yaptı diye ön plana çıkarmışlar gibi geldi bana. Mother of dragon olmadan keyfi olur mu bakacağız.

Hiç ağlamamış kurtarma ekiplerinden su ve ayran istemiş. Evdeki beyaz eşya yaşam alanı oluşturmuş. Keşke annesi de kurtulsaydı. Çok büyük bir mucize bu güzel yavrunun ümitler tükenmişken 91. Saatte çıkarılması. Babası yurtiçi kargoda çalışıyormuş eğitim masraflarını karşılayacağını açıkladı yurtiçide. Hayatının başında büyük bir şok yaşayan yavrunun gelecekteki kaygıları bir nebze azalır umarım. Tabi hiçbir şey annesinin yerini tutamaz. Keşke keşke keşke şu binalara izin verilmeseydi. 99 depreminden beri kontroller artsaydı. Ya deprem daha şiddetli olsaydı?

adı gibi bomba bir izmir tatlısıdır. İzmir tulumu, boyoz, kumru, izmir köfte, Çıntar Kızartması gibi lezzetleriyle meşhur olan izmir mutfağının tatlı kategorisinde yer alan bu efsane izmir sevgisinin en büyük nedenlerindendir! tabii ki diyet yapanlar için uygun olmadığını söylemeye gerek yoktur. diyet ile bomba birbirine erdoğan ve kılıçdaroğlu gibi düşmandır. (!) izmir'e gidildiğinde bu lezzeti tatmadan dönmek; sinemaya gidip filme girmeden dönmek gibidir. içinde akışkan fındık kreması vardır. tabii ki bu krema kakaoludur. dışı ise hamurdan yapılmış ince bir zarla kaplıdır. bir seferde üç yemek kaşığı çikolatayı mideye indirmek istiyorsanız bombayı patlatın gitsin! demek yerinde olacaktır. hatta öyle ki, bu tatlıya bakarak bile kilo alınabileceğini iddia edenler vardır. (!) ama bakmak, koklamak ve yemeden durmak kilo aldırmaktan ziyade kendine hunharca işkence etmektir. zira böyle bir tatlıya direnmek fizik kurallarına, biyolojiye, kimyaya, her bir şeye aykırı; insanın doğasına terstir. şimdi ismail yk'nın bombabomba.com şarkısını hatırlatarak bu tatlı başlığa turp suyu sıkmak istemezdim fakat huyumdur; kötü bir espri yapmazsam bir şeyler eksik kalacaktır. yanında bir bardak ılık sütle eşlik edilmesi önerilir.

kendi kendine teşhis koyma ve ondan sonra 'ben gidiciyim' moduna girme durumu. hastalık hastası olan kişilerin en önemli özelliği çok pinpirikli, evhamlı olmalarıdır. midesine kramp girse acaba mide kanseri miyim; başı ağrısa tümör mü var diye düşünecek kadar kafayı sıyırmış olanları da vardır. hastalık hastalarının bir yerleri ağrıdığı, vücutlarında en ufak bir değişiklik hissettikleri zaman başvurduğu ilk kaynak google amcadır. bir sitenin ak dediğine diğeri kara dediği için hastalık hastalarının kafaları epey karışır fakat nedense genelde hep en kötüsüne inanmayı tercih ederler. çünkü her ihtimale hazırlıklı olmak gerekir; öyle değil midir? onların çoğu hastane kapısından girer girmez iyileşir. doktoru görünce bütün ağrıları diner, rahatsızlıkları yok olur. (!) ama hastaneden gelir gelmez tekrar nükseder ve bu döngü böyle sürüp gider. hastalık hastaları kendilerine böyle değer verirler, canları çok kıymetlidir, bir şey olacak diye ödleri kopar fakat ilaç kullanmaktan da çok korkarlar. çünkü ilaçların yan etkileri vardır, prospektüste yazan şeyler hastalık hastaları tarafından dikkatlice okunur. evet, anlaşılmaz ama onlar hisseder; kesinlikle kötü bir şey olacaktır. prospektüs yalan söylemez diye düşünür ve okudukları onca yan etkiden etkilenerek ilacı kullanmaktan vazgeçerler. daha doğrusu hiç başlamazlar. hastalık hastaları sık sık gittiği hastanedeki doktorlarla sıkı bir ilişki içindedir, herkes onları, onlar da herkesi tanır hâle gelirler. ayda bir defa MR, ultrason vs. çektirmeden rahat edemeyen hastalık hastaları, 'iyisin', 'bir şeyin yok', 'boşuna endişeleniyorsun', 'benden sağlamsın, turp gibisin' sözlerinden mutlu olmaz; bilakis bunları söyleyenlere çok sinirlenirler. çünkü onlar hastadır, hatta ölüyordur, ama kimse onları anlamıyordur! (!)

Hani böyle oyun oynarsınız yada bir video izlersiniz tam ortasında reklam çıkar ya içinizden şöyle inceden bir sitem edersiniz. İşte benim için reklamlar diyince aklıma bu geliyor. Devir malum mobil zamanı artık televizyon reklamları ikinci planda kalıyor eskisi kadar televizyon izlemediğimizden. Yada televizyonda reklama gözümüz alışmış o kadar yadırgamıyoruz oda olabilir tabi.