Yazdıklarını içinden geldiği gibi uzun uzadıya tasvirlerle donatmayıp, karaladığı kısa hikayeleri veya günceleri muhafaza etmeyenlerdenim ben...
belki istediğimde "bana göre" derli toplu cümleleri ardı ardına daima kurabileceğime dair bir küstahlığın esiri olduğumdan, belki yaşadığımız sürenin kısıtlılığı içerisinde saklamaya değer başka şeyler varken bu kısmı çok önemli görmediğimden.
Tuhaftır, kitaplarıma çok düşkünüm oysa ki. Başkalarının kelimeleri mi beni daha çok etkileyen; yoksa kendi seçici algımla bana dair bir şeyleri yeniden yaratmanın daima benim elimde olduğunu fısıldayan ego mu beni buna iten o konuda da bir fikrim yok.
yaşım ilerledikçe, önceleri köşelerine dokunarak geçtiğim olayların kaç dayanak noktası olduğunu içten içe merak etmeye başladıkça ve her şeyi giderek daha büyük zihin süzgeçlerine boca ettikçe tüm bu koca yaratımın içindeki önemimin de, önemsizliğimin de aynı derecede farkına vardım.
fotoğrafımın çekilmesini oldum olası sevmemişimdir mesela, şimdilerde bir nev'i münzevi gibi tanımlanmamak adına çok az sayıda insanla fotoğraf paylaşsam da içimde bir yerin sürekli bundan rahatsızlık duymasına engel olamıyorum.
Herkesin buna güzelliğinin, yaşadığı anın, gördüğü yerlerin, sevdiklerinin ispatı veya hatırasını tutmak adına önem verdiğini biliyorum. Fakat olduğum yerleri ve sevdiğim insanları, keyifli anları karelerde dondurmayı bir tarafımla sevsem de konu ben olduğumda zihnime düşünceler üşüşüyor.
Eğer artık bugün göründüğüm gibi görünmeyeceğim bir yaşa kadar yaşarsam 10 ya da 20 yıl önce ne kadar güzel veya etkileyici olduğumun bir önemi olacak mı diye düşünüyorum. Elde edilebilecek olan yalnızca "zamanında ne güzel kadınmış" denilecek o üç saniye değil mi?
Neticede kişi kendini nasıl tanıtırsa tanıtsın, karşıdaki kişiye o dakika itibariyle gösterdiği ve hissettirdiğidir çünkü hatıratta yankı bulan.
Sonra eşyalara bakıyorum. Bir şeyin yalnızca güzel olduğu için sahip olma hırsıyla saklanması da ruhuma uymuyor benim. O eşyada bir anlam olmalı. Bir şeyleri çağrıştırmalı. (teknolojik aletlerden bahsetmiyorum, onlar zaten çağın gerektirdiği fonksiyonelliği ve zaman verimliliğini sağlamak üzerine tasarlanıyorlar ve nitekim amaçları da bu olmalı) ama yalnızca güzel olduğu için bir şeyleri kendime saklamayı başaramıyorum.
Onu benden daha iyi kullanabilecek, belki daha özenli bir dekorasyonla görünümünü tamamlayabilecek birine vermek konusunda ikinci kere düşünmeme gerek bile kalmıyor.
Belki yazılarıma ve eşyalara karşı gösterdiğim bu tutumdur ki beni insanlara da aynı şekilde davranmaya zorluyor. (Canlılarla cansızları karşılaştırmak da bir garip mi oldu bilemedim) Çevremdeki bir çok insanın arasında; ben de herkes gibi aslında dar bir çemberde yer alan sayılı dost ve aile bireyi ile yaşıyorum. Ama hayatımın hiç bir döneminde gitmek isteyen herhangi birine kalması için baskı yaptığımı hatırlamıyorum. İçeri girmesi için kapımı açtığım herkesin; istediğinde gitmesi için de o kapının aralık olacağını bilmesi benim için önem taşıyor. Bu bir değersizleştirme değil; her ne kadar öyle görünse de. Aksine karşıdakinin isteğine, ruhuna saygı duymak benim gözümde. Hayatım boyunca bulunmak istemediğim herhangi bir yerde kalmak zorunda olmayı kendime yedirememişimdir. Aynı şekilde salt kendi mutluluğum veya arzularım doğrultusunda hiçbir canlıyı da yürek hapishanesine koymamak gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi yukarıda yazdıklarımı aklımdan geçirdim.... sanırım başlığa uygun olarak zihnimde uçuşan düşünceleri sıraladım arka arkaya. Bazen bütünlüğü de sağlayamamışımdır muhtemelen. Bütün yazdıklarım belki bir serzeniş, belki anlaşılma kaygısı, belki yalnızca iç dökerek ferahlamaktan ibarettir. Aslında bu yazı da neresinden bakarsanız bakın hepimizin içinde yer alan "tarihe bir not düşmek", "ölümsüzleşmek", "anlaşılmak" la ilgili o koca boşluğun ifadesidir. Ama yine kimi zaman yaptığım gibi aklımdan geçen kendime dair eleştirilere gözümü, zihnimi kapatarak yayımlanması için "gönder" tuşuna basacağım. Hayatın küçük, değerli maskaralıkları...
yeni yıl
Zarif cümlenizin önünde saygıyla eğiliyorum. Güzel bir yılınız, keyifli anlarınız olsun. Müteşekkirim
eski defterler'e yakışır başlıklrdan biri daha. uçuşan düşünceler yerine kalemimden dökülen inciler deseydiniz abartmış olmazdınız bence. eski defterler gibi değerli bir platformda böyle içten, derin mânâlar ihtiva eden yazılar görmek çok güzel.
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238