dünya türk kahvesi günü

farmasiyen
sabah üzerimizdeki o uyku hâlinden kurtulup güne zinde başlamamızı sağlayan, öğle molalarının olmazsa olmazı, akşam yemeğinin ardından iyi giden, yorgunluğa birebir, 'uyumamalıyım' diyenlerin imdadına yetişen, sohbetleri koyulaştıran, yalnızların dert ortağı kahvenin anlam ve önemine binaen global çapta kutlanmakta olan bir gün. 1 ekim tarihi uluslararası kahve günü olarak kutlanırken, 5 aralık ise dünya türk kahvesi günü olarak kutlanmaktadır. kim ne derse desin bütün kahve çeşitleri bir yana, türk kahvesi bir yanadır. Espresso'yu 43'le çarpıp 91'e bölen, Americano'yu 58 kere cebinden çıkaran, starbucks'taki latteleri açık ara farkla solda sıfır bırakan, Cappuccino'yu kapak eden, Macchiato'ya gününü gösteren o türk kahvesi yok mu; hah, işte odur. nişan merasimlerinin vazgeçilmezi olan türk kahvesine o gün tuz da eklenir. bunun amacı damada evliliğin hem acı hem tatlı olduğu gerçeğini hatırlatmak ve yüzünde o garip ifadenin oluşmasını sağlayarak orada bulunanları güldürmektir. (tabii ki bu geleneğin nereden çıktığına dair farklı rivayetler vardır. hepsi birbirinden ilginç olup araştırılması önerilir.) geçmişi çok eskilere dayanan türk kahvesinin hatırı sanıldığı gibi 40 yıl değil, asırlar boyudur. misafirlere en güzel ikramlıklardan biri olan türk kahvesinin bol köpüklü olanı makbuldür. peki bu kadar şeyi büyük bir sabırla okuyan ve kendilerine teşekkürü bir borç bildiğim sayın eskidefterler yazarlarına düşen şey nedir? elbette güzel bir kahve yapıp sıcak sıcak içmektir. benim de tek dileğim kahvenizin içinizi, yazdıklarımın da -bazen saçmalıyor olsam bile- yüreğinizi ısıtabilmesidir.

vazgeçmek

palindrom
dünyanın en zor ama en rahatlatıcı eylemi..kimi zaman da eylemsizliği hatta. günler, geceler boyunca düşündüğümüz; bazen uğruna ömrümüzün büyük kısmını verdiğimiz takıntılar silsilesi. düzgün olsun diye uğraştıklarımız. olsun diye ter döktüklerimiz. olmasın diye çabaladıklarımız. belki hepsinden büyüğü, başarılı olma arzumuz. hepsi zihnimizdeki öğretilmiş resimler aslında. yaşam döngümüzde o resimlere uymayan her şeyle birlikte büyüyen mutsuzluğumuz ve tatminsizliğimizin yarattığı düş kırıklıklarıyla yol alıyoruz. vazgeçmeyi, "olmuyor" demeyi başarısızlıkla eşleştiren o tuhaf, kocaman, insanı bir türlü rahat bırakmayan dürtüyle harcıyoruz elimizdeki zamanı. aslında insan dönüp baktığında mutsuzluğu getiren şey neredeyse her zaman olayın kendisinden çok olaya bakış açımız. bu işi yapamıyorsun. peki. vazgeç... bir başka iş belki seni mutlu kılacak olan. üstelik daha faydalı olacaksın ve senin yerine o çırpındığın işi dolduran kişiye de sana geldiği gibi ağır gelmeyecek, çünkü bu tam onun istediği iş. bu ilişki ne yaparsan yap yürümüyor. sürekli bir şeyler oluyor, tartışıyorsun, kırgınsın, gün içinde zihnin hep onunla meşgul. içinde bitmek bilmeyen cümleler, karşılıklı konuşmalar, aynada sana bakan donuk gözlerin. vazgeç... elindeki kısıtlı ayları ya da yılları neden heba ediyorsun? neden belki de çok mutlu olacağın birisi bir yerlerdeyken veya kimbilir, yaşamına kimseyi almamak seni kendine getirip soluk aldıracakken ısrarla buna devam ediyorsun? bu evi, bu arabayı sürekli düzgün tutmaya çalışıyorsun. vazgeç... belki bu ev ya da araba aslında senin değil. seninle olmamalı. başka bir evde, başka bir arabayla daha huzurlu olacaksın belki, neden buna harcıyorsun ki tüm enerjini? çevrendeki arkadaşlar, arkadaş görünenler. zor zamanında yanında olacaklar mı bilmediğin insan toplulukları. içinden geldiği haliyle bir şeyleri anlatamadığın; yargılayıcı bakışlarından çekindiğin, senin iyi olmanı istese de asla kendisinden daha iyi olmanı istemeyecek kişilikler. vazgeç. onunla o kahveyi içmesen de olur. beraber kahkaha atabileceğin bir sürü yeni arkadaş edinebilirsin. bir şeyden vazgeçmek senin kim olduğunu değiştirmez. değer yargılarını, ahlakını, bakış açını, zekanı, kabiliyetlerini senden almaz. sana başını çevirip başka bir noktaya bakma özgürlüğünü verir...ve sen bu yeni halinle her şeyi değiştirebilirsin. bazen bir günde, bazen bir yılda ama senin için doğru olan neyse ona ulaşma şansını verirsin kendine. her güne "nasıl olacak/nasıl yapacağım/şunu yapsam olur mu/şunu söylesem ne der/şunu derse ne cevap veririm" diye başlamadığın "sen"i bir hayal etsene...

kırtasiye giderleri

subham
Kırtasiye giderleri çok ciddi boyutta. Aslında artık bim a101 gibi zincir marketlerde de satılıyor kırtasiye malzemeleri. Ama bazı okullar yada öğretmenler sanırım marka ismi veriyorlar. Ben doğru bulmuyorum bir veli olarak. Ne alınacağı söylenmeli ve herkes uygun ve kendi kesesine uyan ürünü almalı.

halı saha

oteero


Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamalarda en çok dikkat çekeni bana göre, halı sahaların düşük ve orta riskli illerde 09.00-19.00 saatleri arasında faaliyet göstereceğini açıklanacağı haberidir. Yani eğitim ve iş hayatı ok ama sıra buna mı geldi yani? Sırf halı saha işletmecileri para kazansın diye yapılıyor ama maske ile mi oynanacak maçlar? Alt alta üstüste ikili mücadeleler olacak. Temassız futbol mu olur? Sonra düğünler, nikahlar 50 kişi olacakmış koca salonda. Halı sahada 7-7 maç serbest ama. Birtek bana mı ilginç geliyor arkadaşlar?

burak elmas

terabap


Burak elmas Galatasaray kulübünün 38. Başkanı seçildi. Yıllardır Galatasaray kulübünün başkanı Galatasaray lisesi mezunu olmak zorundaymış gibi bir kaide vardı sanki ama son yıllarda kırıldı bu düşünce yapısı. Burak elmas'da Galatasaray lisesi mezunu değil.

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun