confessions

kafadengi

1. nesil eli kalem tutan - müddet-i tahsiliye - eli kalem tutan

  1. toplam entry 4
  2. takipçi 0
  3. puan 1790

özel günleri unutmak

kafadengi
kadınların en nefret ettiği, bir dünya trip/kapris yapılmasına sebep olan, ama gerçekten de arkadaşlığa, dostluğa, aşka-evliliğe yakışmayan, duyarsızlık göstergesi kaba, ayıp bir davranış. tamam size gidip de ilk sinemaya gittiğiniz günü hatırlayın, ilk yemeğe çıktığınızda hesabın kaç TL geldiğini unutmayın diyen yok. (gerçi yüklü bir miktar geldi ve içinize oturduysa muhtemelen hemen hatırlayacaksınızdır.) ama insan o kadar şey yaşamışken bir doğum gününü, evlilik yıldönümünü vs. hatırlamıyorsa burada bir sıkıntı var demektir. bu arada ağız ucuyla kutlamak, çam sakızı çoban armağanı türünden de olsa bir şey almamak unutmakla eşdeğerdir. hele facebook'tan, whatsApp'dan doğum günü kutlayan arkadaşların samimiyetsizliği ayrı bir sorunsaldır. bir de siz o kadar hazırlık yaparsınız, hediye mediye alırsınız da o unutmuştur ya; işte o an; kendinizi yoğurtsuz Ispanak, ketçapsız patates, sucuksuz yumurta gibi yalnız, yapayalnız hissedersiniz. (!) bir de milli bayramlarımız falan vardır. dünya özürlüler günü
yaklaşmaktadır mesela, madenciler günü, kadın hakları günü. gerçekten anlamlı, mantıklı günlerde hadi bir-iki şey paylaşıp farkındalık görevinizi başarıyla yerine getirebilirsiniz ve toplumsal bilinç oluşturmanın verdiği gurur sayesinde huzurla evinize çekilebilirsiniz (!) ama sivrisinek günü, kediler günü, kaplumbağa günü de kutlanmaz ki be abi. hayır ne yapalım miyavlayalım mı? saatlerce kaplumbağa terbiyecisi tablosuna mu bakalım bön bön? nasıl bir etkinlik yapmamız lâzım gelir tam olarak? patlamış mısır gününü zevkle kutlayabiliriz ama. birileri 1 nisan'ı uluslararası işyerinde eğlenme günü olarak kutluyormuş. (!) yok daha neler mi dediniz? inanın, inanın!
not: dünya sözlük günü çıkarılsa geleneksel eskidefterler festivalleri düzenlenirdi.

borç istemek

kafadengi
en yakın dostunuzla bile aranızın açılmasına sebep olabilecek hâdise. önce biraz utanır sıkılırsınız, hık mık eder; ya, mmm, şeyy falan olur; zor güç söylersiniz. 'ben de çok sıkışığım bu ay' cevabını alınca îtinayla hayal kırıklığı yaşarsınız. oysa muhtemelen siz ona daha önce çok borç vermiş, belki de alana kadar canınız çıkmıştır. ama bu işin doğası budur; borç veren borç alamaz. doğum gününde hediye alana genelde hediye alınmaz. hatta çoğu zaman doğum günü unutulur. birinin düğününe gidip çeyrek takarsınız, devran dönüp sizin taraftan bir düğün olunca onlar binbir bahaneyle gelmez, gelse de ayıp olmasın diye bi gram ya takarlar, ya takmazlar. yiğidin kamçısı olarak nitelendirilen borç, bu devirde herkese verilmez orası ayrıdır. insanlar kendisinden borç istendiğinde gerçek yüzünü meydana çıkarır. borç alanın en kısa zamanda geri ödemek için çalışması gerekir ama borç veren de ikide bir başına kakmamalı, güzellikle istemeyi bilmelidir. ama adam laftan anlamıyorsa, arsızlığı eline almışsa; 'ben istemeye utanıyorum, o vermemekten utanmıyor' diyorsanız bu durumda işin rengi değişecektir. borçverip faiziyle geri almanın ise tefecilikten ne farkı vardır? en iyisi bu devirde kimseye kefil olmamak, borca harca girmemek, kimseye de veresiye vermemektir.

türk dizilerindeki sorunsallar

kafadengi
her türk dizisinde görülen semptomlar bütünüdür. onlar bir türk dizisinin karakteristik unsurlarıdır. onlar yoksa geleneksel türk dizisinin bir tarafı eksik kalmış demektir. öküz ile tren misali uzun uzun bakışmalar buna bir örnektir. zengin kız fakir oğlan yahut tam tersi bir imkânsız aşk türk dizilerinin vazgeçilmez unsurlarından biridir. her türk dizisi mutlaka ama mutlaka iki kadın arasında kalan bir erkek veya iki erkeğin elde etmeye çalıştığı bir kadın içermelidir. tabii ki türk dizilerinin en büyük hususiyetlerinden biri de fon müzikleridir. kötü oyunculukların kamufle edilebilmesi amacıyla yüksek desibelde uygulanan ve izleyiciye işkence etme niteliği taşıyan bu gıy gıy arka plan müzikleri; sahnedeki duyguyu yansıtmayı hedeflemektedir. çünkü oyuncuların çoğu özellikle ağlama sahnelerini eline yüzüne bulaştırmaktadır. hâl böyle olunca o ambiyansın yakalanması için müziklerden yardım alınması gerekecektir. gerilim sahneleri için de aynı şey söz konusudur. sevgili türk dizimiz o yapmacık efektleriyle aksiyon-macera konusunda pek iyi bir performans gösteremediği için heyecanı artırmak, adrenalin düzeyini yükseltmek müziklere düşmektedir.
ekseriyetle her türk dizisinin mutlu sonla bittiğini de unutmamak gerekir. ayrıca türk dizisi demek, 3 saatlik destansı bir bölüm ama onun öncesinde 1 saatlik özet ve nereden baksanız toplam uzunluğu dizi süresine eşit olan reklamlar topluluğu demektir. bunlar türk dizisini oluşturan temel yapı taşlarıdır. en heyecanlı (!) yerde reklam girip, sonra bitip, sonra bir daha girmezse heyecan tamam olmaz.

karakter meselesi

kafadengi
birisi bize bir yanlış yaparak karaktersizliğini sergilediğinde bu durumu açıklamak için kendimize telkin ettiğimiz ifade. bir iyi bir de kötü iki insanı mukayese ederken de bu tanımlamadan yararlanırız. örneğin hasta olmuşuzdur ve çok iyilik yaptığımız birisi hiç arayıp sormazken; dış kapının dış mandalı diye tabir ettiğimiz ve pek samimiyetimiz olmayan kişi bizimle yakından ilgileniyordur. 'karakter meselesi' deriz; kimin ne olduğu zor günde anlaşılır hakikatini bizzat yaşayarak. kötü karakterli olmak karaktersizlik diye nitelendirilir ama öyle veya böyle her insanın bir karakteri vardır. bazılarınınnın karakteri, filmlerdeki sihirli güçlere sahip karakterler gibi yalandır. bazıları 2 harfli parola gibi yetersiz karakter uyarısı verir. kimilerinin karakteri twitter gibi belirli bir noktadan sonrasını kabul etmez; kimileri de Türkçe karakteri olmayan klavye gibidir. Ha bire yanlış anlamalara sebep olur. olayı böyle farklı bir boyuta taşımışken; sesli harf kullanmadan yazanları, şekilli karakterlerle havalı görünmeye çalışanları da unutmamak gerekir. ne yazdıklarını anlayabilmek için olağanüstü çaba sarfetmemize yol açan bu insan grubu neyse ki gçmşt klmştr. (!)

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun