uçuşan düşünceler

palindrom
Geçenlerde bir paylaşıma rastladım. Ölenin arkasında bıraktıklarının, takip eden zamanda (1 yıl içerisinde) duygu değişimlerini, yaşananları ve o esnada ruhunu teslim etmiş olan bedenin geçirdiği aşamaları anlatıyordu.

Bir kaç kere dinledim. Gerçekliği ve anlatanın yalınlığı beni sarstı.

Bir yanım böyle olması gerektiğini ve bunu engellemenin mümkün olmadığını düşünürken diğer yanımı kabullenmekte zorlanırken yakaladım.

Halbuki her yaşamın en sığ ve basit tabiriyle enerjiden oluştuğuna, enerjinin hiçbir koşulda kaybolmadığına inanırım.

Kaybettiğim onca insanın yüreğini bir şekilde içimde muhafaza ettiğime ve enerjinin bana bir şekilde onların sevgisi, koruması olarak dokunduğuna...

Kimine göre doğru, kimine göre yanlış; hatta günah.

Bu benim hissettiğim. Dayattığım, savunduğum değil. Çünkü günün sonunda kişi kendiyle başbaşayken neyi kendine yakın buluyorsa yine oraya yönelir.

Sanırım ne kadar okursak okuyalım, üzerinde ne kadar düşünürsek düşünelim ya da kabullenme seviyemizin ne olduğunu iddia edersek edelim, ölümün en acı yanı yoksunluk ve herkes kendince bunu aşmaya çabalıyor.

İçimin kalabalıklığı dilime vurdu gün akşam olurken...

ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın

aleyyy
sokakta kavga etmeme en çok sebep olan laftır. nedense kafada bir sigortaların sargısını bu laf yakıyor.küfürden ağır geliyor ciddi ciddi gıcık oluyorum. hem de öyle manasını bilmekten o manadan sonuç çıkartmaktan falan da değil, direk tetikliyor. neredeyse yetişkin insan oldum hala birinden duyunca boğazlayasım geliyor lafı edeni.
Ateş olcan cürmün kadar yer yakarsını kim duyarsa duysun deliye dönüyor.Çünkü deliye döndüren bir kelime.Hakedene de ne yapaaalımm

türklerin en iyi bilgisayar oyunu

mavidis
Çok kral oyundur, ata binmek ve kılıç çekip hücüma çıkmak inanılmaz zevklidir. Birde arkadan dombra müziği açacaksın of of diyorum. Genelde türk devletlerine benzeyen khergit ülkesini seçiyorum atlı okçular özellikle piyadelere taarruz edip ok salıp geri çekiliyor sonra tekrar saldırıyor çok gerçekçi yapmışlar. Ortaçağ savaşlarının olduğu ilk model tüfeklerin yer aldığı napolyon tarzı modları da ayrı güzel.

kendine vakit ayıramamak

terabap
Kendine asla vakit ayırmayan canlıya anne denir bence. Hiç bitmez istekler çocuk ile eş bir olursa eğer yandığının resmidir. Kitap okumayı geç eline almak bile hayaldir. Hayatı uzaktan uzağa izler durursun. Kimse seni anlamaz nasıl yani kitap bile ki okuyamazsın der geçerler.

kendini arayan adam

mepola
Çok komik yahu. Bursa İnegöl ilçesinde bir adam arama ekiplerini görüyor ve çalışmalara katılıyor. Arama faaliyetleri sürerken bir öğreniyor ki kendisi aranıyor. Valla kafa gitti artık millette. İyi kalplilerde var hala yalnız.

avukat dilara yıldız

danisman
Avukat Dilara Yıldız zorla götürüldüğü restoranda, eski nişanlısı Oktay Dönmez tarafından silahla vurularak öldürüldü. Dilara Yıldız eski nişanlısı tarafından tehdit edildiğini sosyal medya hesabından duyurmuştu. Böylelikle bir yıldız daha kaydı deyip üzülerek paylaşıyorum. Masum bir cana kıymak dünyadaki bütün canlara kıymış gibi olunur inancımız gereği. Sebebi ne olursa olsun, bir canı almak hiçbirimizin haddi değildir. Kim bilir hangi cinnet anına denk geldi bu cinayet anı. Olup biten bu tarz anlar, saniyeler içinde gerçekleşir arkadaşlar çok degil sadece birkaç saniye... Lütfen öfkemize yenik düşüp hayatımızı ve hayatları karartmayalım.

ucuz etin yahnisi

candan82
atalarımız tarafından, yenilmemesi gerektiği belirtilen yemektir. (!) şimdi burada 'ya etin kilosu olmuş bilmem kaç lira, bir et döner 10 TL'yse o işin içinde kesin bir iş vardır, at eti falan kullanılmış olabilir' tarzında söylemlere girmeden -belki de girmiş oldum ama- konuya farklı bir perspektiften bakarak sizinle yine paylaşımda bulunmam gerekmektedir. (!) ucuz ürünlere karşı önyargılı olmak bence yanlıştır. aksine, fiyatı tuzlu; kendisi yavan birçok ürün vardır! ünlü markaların lüks ürünlerine onca para bayıp mağdur olan çoktur. halbuki mesela ben; A101'den 20 liraya aldığım kulaklığı yıllardan beri kullanmaktayımdır. (!) yine ben, her şeye mümkün olan en az parayı harcama taraftarıyımdır. aslında yiyecek konusunda paraya acımamak gerekir. tabii ki bu canımız ne istiyorsa yiyelim, yemeksepeti'nden bol bol puan kazanalım demek değildir. (gönül ister ki öyle olsun fakat maddi durumlar buna müsade etmemektedir.) kastettiğim şey merdiven altı ürünlerden uzak durmak; bilindik markaların ürünlerini -biraz pahalı olsa da- almaktır. çünkü sağlık ihmale gelmemektedir ve parayı yerine koymak mümkün olsa da sağlık için aynı şey geçerli değildir. ama ihtiyacımız olmayan, sırf zevk, gösteriş, 'hazırda bulunsun' vb. gibi amaçlarla aldığımız ürünlere de tomarla para sarfetmek mânâsızdır. örneğin bir çantaya 4999 TL vermek nedir? (tabi pahalı ürünlerin fiyatları neden hep 99,9 ile biter, bu ayrı bir soru işaretidir.) bu durum aklıma şu fıkrayı getirmiştir:
Adamın biri fırına gidip 299 tane ekmek ister.
Fırıncı da kendisine; '300 olmaz mı abi?' der.
Adamın cevabı müthiştir: 'Yok abi, o kadar ekmeği kim yiyecek!'

uzay kesmen

ufo
habertürk'te başka muhabir yokmuş gibi her yerde gördüğüm genç ve işini seven habertürk muhabiri. yolu açık olsun gerçekten son 2 yıldır izliyorum kendisini çok geliştirdi.

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun