instagram tadım hesapları

acikelli
Instagram'da market market gezdn ve urunler hakkında yorum yapan hesaplar var bilmem denk geldiniz mi. Ben baya sardım onlara. Bir bakın derim. Ürünlerin yanı gıdaların kalori tablolarını dedektif misali kurcalayanlarda var tabi. Ondan pek anlamiyorum. Tadı güzel himm şahane filan diyenleri mutlaka gidip tadıyorum ama.

tuvalet eğitimi

dorukisrak
Biz kardeşime 32 aylıkken öğrettik. Baya kazaya kurban gideriz evi temizlemek sürekli gerekirmi diye baya geç başladık bu eğitime. Ama kardeşim direnmesi maşallah 20 gün sonra işlem tamamdı. Kararlı ve tutarlı olmak lazım.

yargı dizisinin giderek kalitesizleşmesi

farmasiyen
dizinin sonunu getirecek olan vahim durum. katilin engin olduğu ortaya çıktıktan sonra başlayan, engin öldükten sonra giderek hızlanan ve şimdi de zirveye ulaşan bu kalitesizleşme, her bölümde kendini daha da hissettiriyor.
örneğin: ılgaz'ın savcıyken hoop diye geri vites yapıp avukat olması, ardından 'yok ya bana göre değilmiş' (!) deyip sanki ayakkabı deneyip de beğenmemiş gibi cübbesini çıkararak tekrar savcılık rütbesine yükselmesi...
diziye dâhil olan yeni karakterler, anlaşılması zor, karmaşık ve heyecan uyandırmayan olay zincirleri, yargı'ya karşı önyargılarımızı artırıyor.
sosyal medyadaki ergen kitlesi onlara bayılsa da, ceylin ve ılgaz'ın birbirine hiç yakışmadığı gerçeğini unutmamak gerekiyor.
dizinin ilk bölümlerinde kardeşi aleyhinde bile olsa haklının tarafını tutan, ilkelerinden öödün vermeyen, değişmez prensipleri olan ılgaz; nasıl oluyorsa ceylin için savcılık mesleğini bir kalemde silip atıyor. ve nasıl oluyorsa ânında avukatlığa geçiş yapıp davalara falan girmeye başlıyor. o prosedürler öyle kolay işliyordu zaten. (!)
bugünkü bölümde de; 'baba dönüyorum savcılığa' diyor. sanırsın 15 günlük izne çıkmış, geri dönüyor.
ayrıca senaryonun hep 'engin'i kim öldürdü?' sorusu etrafında dönmesi kabak tadı veriyor.
bir türk dizisi ne kadar reyting alırsa o kadar saçmalamaya başlar, ne kadar çok tutarsa o kadar hızlı batar gerçeği yargı dizisinde de tezâhür etmiş durumda.
umarım diziyi böyle maymuna çevirmenin cezasını, reytinglerde çakılarak alırlar ve akılları başlarına gelir.

eğer hayatımı yeni baştan başlatabilseydim

iptaluyedir
Ölümün bir son olmadığını, asıl yaşamın öte dünyada başladığını daha erken fark edip, ona göre bir yaşamın temellerini daha erken atmak; böylece kökleşmiş, derinleşmiş, hayatımın vazgeçilmezi haline gelmiş hayırlı alışkanlıklarımın oluşmasını isterdim. Bir yaştan sonra insan eski alışkanlıklarını kolay kolay bırakamıyor, yeni alışkanlıklar da kolay kolay oturmuyor. Hayatımın başlangıcından beri olmasını istediğim şeylerin başında misal: sabah namazına vaktinde ve zorlanmadan kalkmak vardır. Öğlene kadar yata yata büyümüş, bir gün bile "hadi kalk namaza" diye dürtülmemiş bu bünye, uykuyu hala çok seviyor. "Bırakın öğlene" değil "ölene kadar yatayım" modundayım.

Konuyla bağlantılıdır: bu kadar uyku istemek, mevcut hastalıklarımdan ileri gelmekte. Hayatı başa alsaydım: daha çok dengeli ve doğal beslenir; güneşe çıkmayı ihmal etmez, beni strese boğan insanlar için: hayatımdan çıkarabildiğimi çıkarır, "çıkaramadığımı ise takmamayı" daha erken yaşta öğrenmeyi isterdim.

Ve günümüz tıbbının genel hatlarıyla bir ticarethane olduğunu; en basit hastalığa bile kutu kutu ilaç reçete edildiğinde "hmm, bu doktor, okumuş etmiş; bir bildiği vardır" diye körü körüne güvenmemek gerektiğini, o ölüm fermanı gibi ilaç prospektüslerinin "doktorun söylemlerinden daha çok" dikkate alınması gerektiğini daha evvel fark etmek isterdim. Böylece geçmişe dönüp baktığımda nerede ise -zavallı bir kronik stres mağduru olması dışında bir sebepten- hastalık görmemiş bu bünye için, ilaç değil; ben olsam: Kur'an, psikoloji eğitimi, güneş, egzersiz, sağlıklı beslenme reçete ederdim. Vücudun "hastalandıktan sonra" değil, "hastalandırıldıktan sonra" düzeltilmesinin zor olduğunu, kronik stresin zehir içmek kadar hastalandırıcı ve ağır hasar bırakma potansiyeli olduğunu ve tekraren "satışı olan hiçbir şeyin" övülmesine "körü körüne" güvenmemeyi daha evvel öğrenmek isterdim. Tıp ile kolkola gıda sektörüne de... "Hmm, bu çikolata çok lezzetli, marka da mükemmel kalite; içinde şu katkılar da var ama bu kaliteli marka bizi bile bile zehirleyecek değil ya?" He he, tabi zehirlemez canım; vardır bir bildikleri...

Not: Canınız çok istediğinde böyle şeylerde kaliteli marka tüketmeye devam edin. Merdivenaltı ürünler sizi kısa sürede öldürür ama bunlar kalite: önce yavaş yavaş hasta edip, sonra sizleri kankaları olan ilaç şirketlerinin mudavimi yaparlar; sonra, çoook sonra, önce hastalıklarla tanışıp, sonra yavaş yavaş ölürsünüz. (Etinizle, sütünüzle, sizleri çok sevdiklerinden; o mükemmel "evde doğal malzemelerle kopyasını yapamadığınız" o ürünleri, sadece "sizi daha çok mutlu etmek istedikleri" için ürettiklerinden emin olabilirsiniz.(!) )

Tekrar, üstüne basa basa:

1. Öte dünya var; ona hazırlan, onun için çabala.

2. Sağlığın için hasta olmadan önce çabala; stresin, güneşsizliğin, hareketsizliğin ve doğal olmayan her tür şeyin en ciddi hastalık sebeplerinin başında geldiğini unutma (kimyasal parfümler, kozmetikler de. Burnunuz koku aldığında, içinize çektiğiniz ne? "Ciğerden kana emilim"den daha hızlı emilim şekli mi var? Enjektörle bir şeyi kana zerk etmekten sonraki en hızlı emilim. Üstelik filtresiz! Yedikleriniz önce mide, sonra bağırsak (en son bi de karaciğer) süzgecinden geçer. Ya soluduklarınız? Ve deri? Deriden kana emilimi, mesela latekse alerjisi olan bir doktorun yanlış eldiven giymesi ile acillik olması haberinden anlayabilirsiniz. (normalde belirtileri hafifmiş ve uzun yıllar dikkat ediyormuş ama bir gün uygun malzemede eldiven stoğu kalmayınca, lateks için "aman, biraz sıkıntı verir, idare ederim" demiş. Ama seneler sonra belirtisi, önceki yıllardaki gibi olmamış. Hani yerfıstığı veya çilek alerjisi olanları filmlerde görürsünüz ya, öyle olmuş. Alınacak ders: deriden kana emilim varmış, yüzünüze "korkmadan yiyemeyeceğiniz hiçbir şeyi sürmemek" temel prensibiniz olsun )

3. Dünya çakal dolu; gözünü aç, kimseye körü körüne güvenme.

Bunları daha evvelden bilip yapsaydım;

Asıl değerli olan hayatı kazanmak için kökleşmiş alışkanlıklarım olurdu.

Yüzde 99,99999999 şu an sahip olduğum kronik hastalıklarım olmazdı.

Böylelikle "Önce iman, sonra sağlık; elhamdülillah şu dünya ve öte dünya hayatı için en çok gereken 2 şey için yeterli donanımdayım" sevinci ile: güneş daha parlak, kuşlar daha şen, çiçekler daha renkli olurdu.

Şu anki halim ise: çoğunlukla boşa çekiliyormuş gibi görünen kürek çekmek şeklinde görünüyor. Tek, ama tek, gerçekten tek mutluluğum: Allah, sonuca bakmıyor. Bu dünyadakilerin başarı kıstası gibi "diplomanı alabildin mi, kasanda ne kadar para var, istediklerinin ne kadarına sahip olabildin?" diye başarıyı ölçmüyor. Allah katında başarı, sonuca ulaşanlar için değildir. O sonuca ulaşmak için çabalayanların, "o çaba yolunda kalması ve o çaba yolunda ölmesi"dir Allah yolundaki başarı. Öyle olmasaydı, şehidlik mertebesi: Allah yolunda savaş "kazananlara" verilirdi. Oysa şehidlik mertebesi Allah yolunda "ölenlere" veriliyor. Öldün, savaşı kaybettin, bundan büyük başarısızlık mı var? Hayır, öyle değil; o başarısızlık bu dünyanın ölçütü. Allah katında ise iş çok farklı. Başarmak için canını ortaya koydun, yılmadın, çabaladın; sonuna, hatta ölene kadar... İşte bu, Allah katındaki başarıdır. Ve işte ben, en çok bunu seviyorum bu dünya için; bu gerçeği. Üzerinde dert edilecek, başarmak için çabalanacak, bundan daha değerli hiçbir şey yok. İnsanlar için ölün bitin, onların karşısında "başaramadığınız sürece" hiçbir değeriniz olmayacak. "Çabalamanın" değerini size sadece ama sadece Allah verir. O'nun için çabalayın, gerçekten sadece O'nun için.

başak cengiz

dorukisrak
Mimar Başak Cengiz yaktı bizi. Canının avukat olan annesi akıl sağlığının iyi olmadığını tedavi görmesi gerektiğini belirtsede ortadaki görüntü hiç de sorunu olmadığını gösteriyor. Bunu söyleyen de nişanlısı. Diyorki yüzünü kapamaya aklı yetiyorsa sizce tedavilik olabilirmi ? Kesinlikle doğru bir tespit.

günde 10 bin vaka var açıklaması

abdurrahman47521
Ne Onbini 60000 vaka 340.vefat vallahi bu iş kötüye gidiyor Allah Sabır versin bu illet bizi bitirdi Yakınlarımızdan uzaklardık birlikte İftar yapamıyoruz Ya Rabbim Sen Bizi Koronadan uzak tut bitsin artık Bayramlarda Birlikte olmayı nasip et. Bu Oruçta birlikte İftar yapmayı nasip et Allah herkesi ailesiyle buluştursun. ( AMİN )

geçmişe takılı kalmak

farmasiyen
büyük bir pişmanlığı olan veya ihanete uğrayanların içinde bulunduğu durum. bugünü yaşamayı engeller, insanın gelecek hakkında planlar yapmasının da önüne geçer. geçmişe takılı kalmak çok müzmin bir hastalıktır ve kişinin hayatını 'hayat' olmaktan çıkarıp 'nefes almak' seviyesine indirir. sürekli geçmişte yaşayan insanlar etrafında olup bitenleri fark etmez, fırsatları kaçırır, hiçbir şeyden zevk almaz. geçmişi hayalinde tekrar tekrar canlandırıp olmasını istediği gibi senaryo yazmak geçmişi bir lahza geri getirmeyeceğine ve hiçbir değişikliğe sebep olmayacağına göre; geçmişte yaşamanın bir anlamı yoktur. geçmişe takılı kalmak insanın başarılı ve mutlu olmasını önler. yapılacak şey geçmişten ders çıkarıp ileriye odaklanmaktır.

hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.


eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238

hemen yazar olun