danisman

İngiltere Premier League'in 14. haftasında Manchester United, kendi sahasında Arsenal'ı 3-2 mağlup etti. Cristiano Ronaldo, peş peşe attığı iki golle, maçın seyrini çok ciddi bir şekilde degistirerek, 3-2 mağlup etti rakibini. Tebrik ediyoruz her iki takımı da.

Piyasalarda bugün, hareketlilik yine stabile edilmiş değil. Döviz ve altın fiyatları hala istikrarsız bir şekilde hareketli. Bakalım merkez bankasının 1 milyar dolarlik müdahale planı işe yarayacak mi, millet hala her şeye gelen zamlardan dolayı, piaysadaki çıkışlar yüzünden şimdiden ürün stoğuna başladı bile. Bakalım sonumuz nereye çıkacak🤒

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan görevden istifa etti. Elvan'ın talebi kabul edildi. Elvan'ın yerine Hazine ve Maliye Bakanı Yardımcısı Nureddin Nebati atandı. Nebati'nin atama kararı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Hayırlı olsun vatana millete.

Dün Milli eğitim bakanı ve cumhurbaşkanınin sözleşmeli ve diğer kadrolu öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili yaptıkları açıklamada, 10 yıllık öğretmenlik geçmişi olan, bransi ne olursa olsun tezli ya da tezsiz yüksek lisans yapmışsa uzmanlık sınavına girmeden direk uzman olabileceklerini, sözleşmeli olarak atanan 3+1 li öğretmen kesimi için de, mecburi sürelerini doldurduktan sonra kadrolularla aynı haklara sahip olabilecekleri söylendi. İnsanı yetiştiren tüm sistemler önemlidir ve bağlantılıdır birbirleriyle. Birinde meydana gelen çöküş, hepsinde meydana gelen çöküş demektir. Umarım hepimiz için en hayırlı kararlar alınır. Huzur dulu günler dileklerimle...

Dün, asgari ücret belirleme komitesi toplandı. 2022 yılında, asgari ücretin ne kadar olacağı herkesin merak konusu. Toplantılar bugün de devam ediyor. Türkiye'de asgari ücretle çalışan 7 milyona yakın çalışanı var. Artık piyasadaki döviz ve altın kurlarındaki çıkışlar yüzünden iyice zor duruma düşen dar gelirli aileler, temel ihtiyaçlarını neredeyse karsilayamíyacak bir durumda. Dolayısıyla masada karara bağlanacak tutar, umarım herkesi memnun edecek bir karar olur ki herkes rahat bir nefes alsın.

Korkarım ki bu dijital dönem, sadece santranc oyunuyla kalmayacak. Geleceğimize ilgili endişeleniyorum. Teknolojinin bu kadar ileri duze ye gelmiş olması gerçekten korkutuyor. Üstüne de bilimkurgu filmlerindeki olay örgütlerini izlerken, acaba gelecek ile ilgili ipuçları mi veriliyor bize, demeden geçmek istemiyorum. Bu filmlerde olan olaylar hep yikicilik üzeri ve robotik hayatlar üzeri. Yani insanligin sonu çanları...😱

O eski televizyonların olduğu donemlere ben de şahit oldum. Gerçekten bizdeki de 55 Ekrem televizyondu. Ailecek yabancı Pembe diziler izlerdik. Ne kadar da güzel gelirdi. Tad alırdık. Ama söylediğiniz kanala denk gelmedim. Muhtemelen ben sonradan dünyaya gelmişim dir.

Rıfat Ilgazin olumsuz eserlerinden biri olan hababam sinifi eserinden uyarlanilarak film olarak ekranlara yansıtıldı. Filmde anlatılanlar gerçekten nükteli. Eser ve filmde yaşanan olaylar yüzünden belki kahkahalara boguluyoruzdur her defasında izlerken. Ama aynı zamanda düşündürüyor da dönemin eğitim sistemini gözler önüne sererek. Gayet başarılı çalışmalar...

Geçmişine sahip çıkanın geleceği de güzel olur. Çünkü ders çıkarmıştır kendine. Gelecekle ilgili olasılıkları tahmin edebilecek seviyededir. Ona göre de sağlam adım atar. Dolayısıyla çocuklarıni da bu temel üzerinde yetiştirir. Aynı şey sahip çıkılan eşya için de geçerlidir. Kıymetini bildiği için hor davranmamistir. Koruyup kollamistir. Dolayısıyla bakımı güzel ve gerçekçi yapılan eşyalarımız da sağlam bir şekilde geleceğe taşınabilir. Bu olağan ve normaldir. Bunu başaran herkesi ayrıca tebrik ederim tabii. Bu herkesin harcı değil çünkü.

Açıköğretim liselerinin avantajı kadar düzavantaji da var ülkemizde. Avantaji var çünkü imkanı olmayan insanlar için bir umut kapısıdır. Dezavantajlidir. Çünkü onlarca örgün eğitimi alıp mezun olduğu halde dışarda boş boş dolaşan o kadar çok insan var ki...

Evet yüreği koca insan Haluk Levent. Konserine gidip şarkılarını canlı olarak dinleme imkanım oldu. O kadar içten ve anlamlı ki. En az şarkıları kadar kendisi de duygulu ve sempatik. Konuşmasıyla, insanlar arasında ayırım yapmadan onlara olan bakış açısıyla ve yaklaşımıyla gerçekten örnek bir insan bence. Hele bir de Elfida şarkısını söylemesi var ya...

Eskiden, teknolojinin bu kadar ilerlemeden önceki dönemlerde, telefonlar ya hiç yoktu kimimizde ya da bazılarımizin vardı. Telefonların bu kadar az olduğu bu dönemlerde insanlar daha çok birbirleriyle iletişimde olup, aralarındaki sohbet muhabbet daha çoktu. Fiziki olarak bakıldığında evet yokluk diz boyuydu ama ruhsal anlamda insanlar daha saglikliydi. Çünkü birbirleriyle konuşup içlerini dönebilen bir arkadaş ya da sırdaş bulabiliyorlardi. Böylece daha çok sosyallesiyorlardi. Ama simdikilere bakıyoruz, herkesin elinde son model bir telefon. Artık arkadaşı da sırdaşı da telefondur. Bu fiziksel anlamda da psikolojik olarak da bizi olumsuz eden bir durumdur. Telefonla haşır neşir olduğumuz için etrafımızda arkadaşımiz olmuş olmamış çok da farketmiyor. Bir süre sonra farkında olmadan psikolojik sikintilar yaşıyoruz. Ayrıca, sürekli iki basparmagimizi kullandığımız için yazarken ilerde şekil bozukluğu oluşabiliyor paaklarimizda ve sadece yazarak iletişim halinde olduğumuz için karşımızdakilerle, bir noktadan sonra dil geriliği de yaşıyoruz ama bunun farkında değiliz. O kadar bağımlı olduk ki, sen sonumuzu hayra çıkar Allahım.

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ve alım gücü, ülke içerisinde yaşayan milletin refah düzeyiyle yakın ilişkilidir. Ülkedeki millet ne kadar mutlu ve alim gücüne sahipse, o kadar ülke ekonomisine katkısı da fazla olur. Çünkü bir ülke içte guclu olduğu zaman, dışta da güçlü olur. Bu sadece ekonomi için geçerli değildir. Diğer bütün kurumlar için de ayrı ayrı geçerlidir. Böylece sistem bu donguyle ayakta kalmayı başarmış olur, ülkeler de en gelişmiş düzeylerine ulaşmış olurlar.

Piyasada yine dengeler allak bullak. Döviz ve altın kuru yine yükselişte. Her şeye üst üste zam geliyor. Millet tedirgin, geleceklerinden umutsuz. Bu kadar cennet gibi bir vatanda, o kadar hırsızlığın ve adaletsizliğin diz boyu olmasına anlam veremiyorum bir türlü. Böyle bir ortam üstüne bir de bastakilerin hak ihlali temelli kararlar almasına ise hiç anlam veremiyorum. Neymiş, doktorlara 2500 ve 5000 liralık zamlar yapılacakmış. Bu doktorlarla beraber bizler de çalışıyoruz. Biz de insan değil miyiz. Gelir dağılımı neden bu kadar adaletsiz... İnsanlar neden bu kadar acımasız

Dün, sağlık bakanı koca, pratisyen ve uzman doktorlarin maaslarina sadece zam yapacaklarini duyurdular. Bu bir hak ihlalidir diğer yardımcı sağlık personeli de insan değil mi Allah aşkına, sorarım BASTAKİLERE...

1) Sağlık çalışanları arasındaki ayrımı asla kabul etmiyoruz !

Uzman ve pratisyen hekimlere yapılacak olan 5000 ve 2500 liralık zammı yerinde buluyoruz ancak yapılacak olan zamdan bütün sağlık çalışanları faydalanmalıdır.

Bu yanlış İVEDİLİKLE düzeltilmelidir...

2) Tarih tekerrür ediyor ve Sağlık Bakanlığı masa başı düzenlemeyle bir defa daha yanlışa yöneliyor. Bugün açıklanan zam açıklaması 1 milyon sağlık çalışanını kapsamadığı için yeni sorunlara yol açacaktır, iş barışını bozacaktır, hizmet sunumunu aksatacaktır.

3) Bakanlık, derhal bu yanlıştan geri dönmelidir. Düzenleme, TBMM aşamasına gitmeden, 1 milyon sağlık çalışanını kapsayacak şekilde hak ve hakkaniyet esasıyla yeniden ele alınmalıdır.

Maki ikliminin karakterist meyvelerindendir. Ülkemizde en çok Akdeniz ikliminin hakim olduğu Mersin Anamur bölgesinde üretimi yapilir. Mide bağırsak tembelliği olanlarda genelde kullanımı kısıtlanır,kabız yapma etkisine bağlı olarak. C vitamini oranı yüksek meyvelerdendir. Üretim sahası dar olan meyvelerden olduğu için ülkemizde, genelde bütün ürünlerimiz gibi o da ithal edilir. 🤔 Ayrıca, pastacılıkta da kullanılan meyvelerdendir. Ve tabii birçok kişi gibi ben de çok severim.

Ne yazık ki aklı fikri sürekli fırsatçılık yapmakata olan bircok insanın, içerisinde bulundugumuz ekonomik bunalım yuznden daha da fırsata çevirip insanları yine dolandırmaya çalışıyorlar bunlar. Olan yine her zamanki gibi fakir fukaraya oluyor.

Zaman degistikce tercihlerimiz de değişti. Çağa ayak uydurmak adına, tüketici toplum haline dönüşen bizler, imkanlar attıkça hazıra konmak da o kadar daha kolay oldu. Hal böyle de olunca eskiden istediğin modelde bir kıyafet dikmek için terzi terzi ve kumaşçı kumaşçı dolaşmak zorunda olan millet bugün, istediği modele anında bir tuşla oturduğu yerden ulaşıyor. Böyle bir bolluk iyi ama bizi tembel etmesi ve sadece tüketime yönlendirmesi çok büyük tehlike. Çanlar çalıyor...

Bircok program gibi bu program da çok saçma geliyor. İnsanlarımiz resmen hipnoze edilmiş gibi oturuyor karşısında. Tercih meselesidir anlıyorum ama böyle saçma sapan programlar izlemek yerine en kotu bir kitap okusa millet daha çok fayda görür kendini geliştirmesi açısından. Ama nerdeee, ancak tembel tembel oturmaya alışmışız. Elimizden ne iş gelir ne güç. Çok manidar

Gerçekten son dönemlerde birçok kadın, birçok alanda kendilerini geliştirip, bulunulan koşullardan dolayı, evlerine ve kendilerine sırf katkı olsun diye çok güzel kazançlar elde edebiliyorlar sanal ortamda. Yapmış oldukları bir şeyin reklamını yapıp daha geniş kitlelere ulaşma imkanı elde ettiler. Bu sayede ürünlerini satmak da daha kolay oldu. Hem masrafsız hem de ekonomik. Bu kadınlar için gerçekten çok büyük bir fırsat haline geldi.

Cumhurbaskani Erdoğan, bugün gazetecilerle yaptığı toplantıda canlı yayında sorularını cevapladı onların. Faiz konusunda net mesajlar verdi, "Faiz sebep enflasyon neticedir. Faizi şu anda düşürüyoruz, enflasyonun da düştüğünü hep birlikte göreceğiz. Kur-faiz-enflasyon sarmalında yaşamayacağız." ifadelerini kullandı. Umarım bir an önce bir çözüm getirilir de insanlar rahat bir nefes alır.

Hey gidi günler hey, 90 li yılların pop sanatçılarından Soner aricayi dinlerken simdi, geçmişe daldım. Dalmamak elde değil. Eski şarkıların hepsi o kadar duygu yüklüydü ki adeta kelime bazlı duygu aktarımı oluyor cümlelerden ziyade. Mesela,
Yüreğime ektim parçasından,
Öyle çok özlemişim,
öyle çok beklemişim ki
Öyle benimsemişim ki
benligime kattım seni

Oysa ki sen yoktun
Yanimda yanımda
Tomurcuk oldun sen
Dalimda dalimda
Düşündüm de ben en sonunda sonunda
Hayal edip öptüm seni..
.
.
ve o dinlerden kalan daha birçok sanatcida olduğu gibi.

Piyasalarda bugün; dolar, 13,1.., avro, 14,93.., altın ise 748,103 lira olarak yansıdı ekranlara. Bugün 1 Aralık, Ocak ayı itibariyle zaten ateş pahası olan fahiş fiyatlara yüzde yüzluk bir zammin olacağı endişesi insanlar arasında yayılmış vaziyette. Ne kadar dogru bu soylentiler bilmiyorum ama bu şekilde yüksek döviz kuru seyri söz konusu olduğu surece hem halkin hem de yabancı yatırımcılarin ülke için gerçekten olumsuz düşünce üretmesi kaçınılmazdır. Böyle güvensiz bir ortam olduğu surece herkes huzursuz ve mutsuz olur. Umarım tez zamanda bastakiler huzurlu ve güvenli bir ortam oluşturur millete de herkes rahat bir nefes alabilsin.Allahim sonumuzu hayra çıkarsın.

Dün Gaziantep'te yaşayan bir ailenin hazin hikayesine şahit olduk yine ne yazık ki. Daha üç aylık bebegini hunharca döven zalim baba ki baba demeye dilim varmıyor. Uyguladığı şiddet yüzünden yogunbakima kaldırıldı 3 aylık bebek. Baba diyorum zanlıya ne yazık ki baba biyolojik olarak. Ve herkes bu şekilde baba olabiliyor. Ama babalık yapabiliyorlar mi örneğimizdeki acı haberi siz degerlendirin. Yorum artık sizin. Evet biyolojik olarak dediğim gibi, herkes baba olabilir. Ama babalik görevi de en az annelik görevi kadar önemli. Bunu beceremeyen Sozde ebeveynlerin çocukları da en az onlar kadar tehlikeli olup birer canlı bomba olabiliyorlar sosyal hayatta ne yazık ki. Sırf böyle canlı bombalar yaratmamak için ebeveynler tarafından sıcak ve güvenli bir ortamın oluşturulmasi gerekiyor çocukları için. Bunun yolu da tabii ki şiddetsiz bir ortamdan yani çocuğun, fiziksel,cinsel,ekonomik ve psikolojik ki psikolojik şiddet en kotu olanidir, bu siddetlerin herhangi birine maruz bırakmamaktan geçiyor. Umarım hepimiz payımıza düşeni alabiliriz.

Son zamanlarda depremler, farkedildiyse eğer hayatımızda daha çok yer edinmeye başladı. Sürekli sağdan soldan gelen deprem duyumlariyla hepimiz panikleriz ama sadece o an. Unutmayalım ki depremler sadece deprem olarak gelmez dikkatinizi çekerim. Depremler, dolaylı olarak diğer başka doğal afetlere de sebep olabiliyor. Tsunami, seller, fırtınalar ve heyelan gibi daha bircok felaket sayabiliriz. Dolayısıyla sel ve heyelan riskinin fazla olduğu alanlarda can ve mal kayiplarini önlemek için buralar yerleşim yeri yapılmamalı. Geçenlerde yaşanan sel felaketlerini ve heyelan sonucu oluşan toprak kaymalarini ve bu uğurda yaşanan kayiplari unutmayalım. Genç olusumlu bir cografyada yaşadığımız için, evet belki tsunami yasamayacagiz ama hayatımızdan depremler de seller de fırtınalar da eksik olmayacak. Bu yüzden yaşanacak olan kayıpları en aza indirmek ya da hiç yaşanmasina olanak vermemek için üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmemiz gerekir.