Allah'ım bu piyasa psikolojimi bozdu. Altın mi desem, dolar mi desem, avro mu desem...Hangi birinden başlasam bilemedim. Sonumuz ne olacak, ne oluyor bize demeden gecmiyecegim.Resmen şoktayım. Bir yandan yabancinin parası yükselişe geçerken, öbür yandan TL nin değer kaybetmesi normal mi😲. Artık temel ihtiyaçlarımızı karsilayamíyacak noktaya geldik Allah aşkına!!! Çalısamayan insanın da yaşamaya hakkı yok mudur diye sormak isterim sizlere.🙄
Pandemi, kelime anlamı olarak geneli yani kureseli ifade eder. Genelde, salgın hastalıkların geniş bir coğrafyaya yayılması sonucunda oluşan ve ülkelerin harekete geçip önlem almaları için meydana gelen alarm durumudur. Ne yazık ki bugün de olduğu gibi geçmiş zamanlarda da pandemiler yaşandı. Ve yeryüzünde insanoğlu yaşadığı sürece aynı mantık ama farklı biçimlerle bunları yaşamaya devam edeceğiz. Ben bütün bunları tesadüf olarak görmüyorum. Bize Allah tarafından verilmek istenen bir mesaj olduğunu dusunuyorum. Düşünsenize, mikroskop altında göremediğimiz bir canlı tarafından, dünyanın dize gelmesi tesadüf mü sizce? Ayrıca, özellikle çetin savaslarin ve bir o kadar da çetin vahsetlerin yaşandığı bir dönemde, pandemik etki gösteren, gelen saldırılara karşı sürekli karşı savunmaya geçip direnç gösteren covid-19 u bir türlü yenememis olmamız çok anlamlı degil mıdır?
Sağlık, Dünya Sağlık Orgutunun de yapmış olduğu tanıma göre; ruhen, fiziksel ve sosyal anlamda tam bir iyilik halidir. İnsan, biyopsikososyokulturel bir varlıktır. Bu kadar karmasik olan insana yaklaşım da tabii ki Multi yani çoklu olur. Düşünsenize, bu karmasik yapıdaki insanı bir zincir olarak düşünürsek, onu oluşturan, sosyolojik, fizyolojik, kültürel ve biyolojik boyutunu da birer halka olarak düşünebiliriz. Bu halkaların birinde meydana gelen bir fiksasyon yani kopukluk, diğer halkaları da aynı oranda etkiler. Bu yüzden bir bütün olarak yaklaşmak gerekir, sağlam bir şekilde tamir edebilmek için insanı. Ama bu tamir yani tedavi boyutu her anlamda maddi manevi külfet getirdiği için, daha çok tedaviden önce koruyucu önlemler alarak sağlığımızı koruyabiliriz. Keza Atatürk, Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur, dememiş mıdır?🌼
Söz konusu insansa ve madem ki her şey insanoğlunun yararına ve ona hizmet için vardır. O zaman göçmen sorunu dendiği zaman insanlık sorunu olarak tanımlarım. Yüce Allahın bizlere vermiş olduğu bu kadar yetki ve donatım ve güzelliği, bizler yine de(?) kim oluyoruz ki bu kadar zulmü yine, kendi türevlerimize bizler yapıyoruz. Biz hangi ara bu kadar düştük? Hangi ara bu hale geldik? Bu kadar canavarlaştık... Unutmayalım ki mal da can da Allahındır. Ve yine dönüşler O'nadır. O zaman bu kadar ''sahip olma'' mantığında olup, sürekli neden birilerini nasıl soyup soğana çevirebilirim, nasıl sömürürüm ya da nasıl duygusal, cinsel, fiziksel ve ekonomik anlamda istismar edebilirim mantığında olur birçoğumuz? Oysa ki biz dünyaya geldiğimizde çırılçıplaktık ve tertemizdik. Tamamen ''olmak'' mantığı olan, öze dönüş, saflık, sevgi, paylaşımda bulunmak ve herkesi insan olduğu için sevmek ve ona değer vermek mantığında olmamız gerekmez miydi? Arkadaşlarım başımıza ne geliyorsa, bizler getiriyoruz ne yazık ki, BAKTIĞIMIZ halde GÖREMİYORUZ ne yazık ki... Boşuna dememişler, Bakan körler diye...
Kardeş demek, bir elmanın yarısı demek. Söz konusu bu kardeş kız ise hele ki, yeri geldiği zaman anne, yeri geldiğinde abla, yeri geldiğinde doğurganlık özelliği sayesinde de aslında, insanlığın geleceğinin teminatıdır. Ailedeki konumuna geldiğimizde ise, dert otağımız, sırdaşımız; yeri geldiğinde annemizle bile paylaşamadığımız çoğu özelimizi gönül rahatlığıyla paylaştığımız insan. Bir kız kardeşi anlatmak için sözcükler yetmez bana göre. Öyle ki çoğu kez annemden bile kendime yakın hissettiğim kız kardeşlerim için ne yazsam yetmez. Tam anlamıyla bana göre kız kardeş demek, sığındığım tek liman demek. İyi ki varsınız, iyi ki kardeşiz. Allah'ım hayırlı güzel ömürler nasip etsin insaAllah.
Aslında genel olarak bakıldığında, geçmişlerden kalan pek çok eser muazzam bir yapıdadırlar. Her şeyleri o kadar ince ayrıntılarla düşünülmüş ki yapılırlarken, karlı ve yağışların bol olduğu yerlerde çürümelerini engelleyecek malzemeler ve teknikler kullanırlarken, depremlerin yoğun olarak yaşandığı yerlerde ise depreme dayanıklı yapıların inşaası keza bunlara örnek verilebilir. Bilindiği üzere Türkiye jeolojik anlamda genç oluşumlu bir bölge olması nedeniyle, günümüze kadar tarihi yapıların bozulmadan gelebilmiş olmaları muazzam bir durumdur. Düşünsenize, geçmişte şu andaki gibi teknolojik bir varlık ya da imkan bolluğu olmadığı halde, geçmiş insanı yokluktan bolluk içerisinde yaşatabilmeyi başarabilmişlerdir.
Günümüz mimarlarına bakıyorum, teknik anlamda da teknolojik anlamda da madeeye ulaşma konusunda da imkanları çok daha fazla eskilere göre. Kendilerince bir şeyler yapmaay çalışıyorlar ama fark ettiniz mi hep geçmişe bir özenti söz konusu yapılarında, dıştan bakılınca evet başardı diyebiliyorsun ama teknik anlamda bakıldığında maaleseffffff:((((. Bu durumda değil geçmiş üstatları geçmek, daha seviyelerine bile ulaşamamışlar. En ufak bir sallantıda yaşadığımız kayıpları somut örnek verebilirim. Bu kadar varlığa rağmen, bu kadar yokluk yaşatmaları da ayrıca çok manidar.
Günümüz mimarlarına bakıyorum, teknik anlamda da teknolojik anlamda da madeeye ulaşma konusunda da imkanları çok daha fazla eskilere göre. Kendilerince bir şeyler yapmaay çalışıyorlar ama fark ettiniz mi hep geçmişe bir özenti söz konusu yapılarında, dıştan bakılınca evet başardı diyebiliyorsun ama teknik anlamda bakıldığında maaleseffffff:((((. Bu durumda değil geçmiş üstatları geçmek, daha seviyelerine bile ulaşamamışlar. En ufak bir sallantıda yaşadığımız kayıpları somut örnek verebilirim. Bu kadar varlığa rağmen, bu kadar yokluk yaşatmaları da ayrıca çok manidar.
Filmin ilk bölümleri bence çok güzeldi. Hünkar ve Yılmazın ölmesiyle bence artık anlamı kalmadı filmin. Ama ne yaparsın millet boş, oyalanacak bir şey arıyor. Yapacak iş olmayınca...
O değil de, bu film yine birçok programa göre iyidir. Allah aşkınıza televizyonda birbirinden o kadar saçma program var ki... bu saçma programlar yüzünden televizyon izleme kültürüm kalmadı benim. Oysa TV'ler çok daha faydalı şeyler sunarak çocuklarımızın hatta bizlerin sağlıklı gelişimi için, etkin birer öğretmen görevini görebilirler. Ah ah nerde eski aile filmleri, susam sokakları vb. programlar... Eskileri bilen bilir.
O değil de, bu film yine birçok programa göre iyidir. Allah aşkınıza televizyonda birbirinden o kadar saçma program var ki... bu saçma programlar yüzünden televizyon izleme kültürüm kalmadı benim. Oysa TV'ler çok daha faydalı şeyler sunarak çocuklarımızın hatta bizlerin sağlıklı gelişimi için, etkin birer öğretmen görevini görebilirler. Ah ah nerde eski aile filmleri, susam sokakları vb. programlar... Eskileri bilen bilir.
Ne yazık ki güzelim ülkemde bir yerlere gelebilmek için canını dişine takıp didiniyoruz. Ama ne yazık ki yine de umduğumuzu bulamıyoruz. Artık ummaktan vazgeçtim, ne bulursak aşamasındayız ne yazık ki... Evet ölümün her türlüsü acı. Ama vakitsiz gelen ölümler daha da acı:(((((
Giden can olunca sözlerin bittiği yerdir bana göre. Ruhun Şad olsun Fedai Öğretmen:(((((
Giden can olunca sözlerin bittiği yerdir bana göre. Ruhun Şad olsun Fedai Öğretmen:(((((
Merhabalar. Öncelikle, Allahım hiçbirimizi dermanı olmayan bir hastalığa yakalatmasın. Her ne kadar bazılarımızın, bazı hastalıklara genetik yatkınlığı varsa da, birçok hastalığa biz kendimiz sebep olabiliyoruz. Gerek yediklerimiz, içtiklerimiz ve gerekse de yaşam biçimimiz sağlığımızı multi biçimde olumsuz etkileyebiliyor.
Psikososyokültürel olan bizler, etrafımızı saran sistemleri etkilediğimiz gibi bu sistemlerden de olumsuz olarak etkilenebiliyoruz. Bütün bu sistemlerden minimum düzeyde olumsuz etkilenebilmek için üstümüze düşe görevleri de ihmal etmemeliyiz.
Burada söz konusu insan canıysa, bu canı herkesten ve her şeyden yerinde karalar alarak koruyup ve kollamak zorundayız.
Ötenaziye gelince;
Biz Müslümaların inancına göre, Allahın vermiş olduğu bir canı sadece Allah alır mantığına sahibiz. Buna göre de hayatımızı yönlendiririz. Evet söz konusu sevdiklerimizin canı olduğunda, canlarına kıymayı bırakın, en ufak bir zarar gelmesini bile istemezken, ötenaziyle bu acıya son vermek düşüncesinde olmak bana göre, doğama aykırı bir durumdur. Dediğim gibi, tamamen sahip olduğumuz inançlarımız doğrultusunda şekillenen bir uygulama biçimidir. İslam Dinine göre caiz değildir. Aksi takdirde isyana girmiş oluruz.
Psikososyokültürel olan bizler, etrafımızı saran sistemleri etkilediğimiz gibi bu sistemlerden de olumsuz olarak etkilenebiliyoruz. Bütün bu sistemlerden minimum düzeyde olumsuz etkilenebilmek için üstümüze düşe görevleri de ihmal etmemeliyiz.
Burada söz konusu insan canıysa, bu canı herkesten ve her şeyden yerinde karalar alarak koruyup ve kollamak zorundayız.
Ötenaziye gelince;
Biz Müslümaların inancına göre, Allahın vermiş olduğu bir canı sadece Allah alır mantığına sahibiz. Buna göre de hayatımızı yönlendiririz. Evet söz konusu sevdiklerimizin canı olduğunda, canlarına kıymayı bırakın, en ufak bir zarar gelmesini bile istemezken, ötenaziyle bu acıya son vermek düşüncesinde olmak bana göre, doğama aykırı bir durumdur. Dediğim gibi, tamamen sahip olduğumuz inançlarımız doğrultusunda şekillenen bir uygulama biçimidir. İslam Dinine göre caiz değildir. Aksi takdirde isyana girmiş oluruz.
''Kim bu cennet vatanı uğruna olmaz ki feda,
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şuheda,
Can-ı canan-ı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.'' Sözleriyle başlamak istedim.
Dünyayı, biz bir bahçe olarak düşünürsek, Ülkem de benim için bu bahçenin gül bahçesidir. Yüzyıllardır farklı medeniyetlere beşiklik etmiş ve farklı kültürlere gebe olan bu bahçe, bizim ciğerlerimizdir, nefesimizdir, dahası bizi biz yapan değerlerimizdir. Bu koca bahçeye bakarken, bahçeyi bahçe yapan tek türdür deyip, tek tür mantığıyla yaklaşmamak gerekir. Unutmayalım ki rengarenk çiçek ve diğer bitki türleri ve canlı türleriyle bir bütündür bu bahçe, renk, tür vb. farkı gözetmeksizin.
Bu yüzden, varlıkta da yoklukta da kenetlenmek ve bu değerlerimize hep beraber sahip çıkmamız gerekir.
Dünyanın genel durumuna baktığımda ise, gittikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Dünyanın yok olması demek bizim yok olmamız demektir düşüncesiyle hareket etmemiz gerekir. Çünkü dünyamız ve kainattaki bütün düzen, insanoğlunun yararı içindir. İnsanoğlu o kadar kutsal ve kıymetli bir varlık ki, düşüşnsenize aklımıza gelen, ''İNSANLAR'' hariç. Bütün canlı ve cansız varlıklar, bize hizmet ederken doğrudan ve dolaylı olarak; yıkıcılık faaliyetleri sürdüren, herkesi ve herşeyi tar u mar eden yine insanoğlu ve türevleridir ne yazık ki... O yüzden, '' Dünya Sefalet Endeksi'' değerleri çok da şaşırtmıyor. Ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz. Ne zaman ki bizler, Sömürmek, çalmak ve istismar etmek anlamındaki SAHİP OLMA mantığından vazgeçip, saf olan durumumuza yani özümüze geri dönüş anlamındaki OLMAK mantığına büründüğümüzde işte o zaman hayat yaşanılır hale gelir. İnsanlar ve ülkeler arasındaki usulsüz uçurumlar işte o zaman kapanır ve SEFALET İNDEKSİ diye bir şey kalmaz ortalıkta.
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şuheda,
Can-ı canan-ı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.'' Sözleriyle başlamak istedim.
Dünyayı, biz bir bahçe olarak düşünürsek, Ülkem de benim için bu bahçenin gül bahçesidir. Yüzyıllardır farklı medeniyetlere beşiklik etmiş ve farklı kültürlere gebe olan bu bahçe, bizim ciğerlerimizdir, nefesimizdir, dahası bizi biz yapan değerlerimizdir. Bu koca bahçeye bakarken, bahçeyi bahçe yapan tek türdür deyip, tek tür mantığıyla yaklaşmamak gerekir. Unutmayalım ki rengarenk çiçek ve diğer bitki türleri ve canlı türleriyle bir bütündür bu bahçe, renk, tür vb. farkı gözetmeksizin.
Bu yüzden, varlıkta da yoklukta da kenetlenmek ve bu değerlerimize hep beraber sahip çıkmamız gerekir.
Dünyanın genel durumuna baktığımda ise, gittikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Dünyanın yok olması demek bizim yok olmamız demektir düşüncesiyle hareket etmemiz gerekir. Çünkü dünyamız ve kainattaki bütün düzen, insanoğlunun yararı içindir. İnsanoğlu o kadar kutsal ve kıymetli bir varlık ki, düşüşnsenize aklımıza gelen, ''İNSANLAR'' hariç. Bütün canlı ve cansız varlıklar, bize hizmet ederken doğrudan ve dolaylı olarak; yıkıcılık faaliyetleri sürdüren, herkesi ve herşeyi tar u mar eden yine insanoğlu ve türevleridir ne yazık ki... O yüzden, '' Dünya Sefalet Endeksi'' değerleri çok da şaşırtmıyor. Ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz. Ne zaman ki bizler, Sömürmek, çalmak ve istismar etmek anlamındaki SAHİP OLMA mantığından vazgeçip, saf olan durumumuza yani özümüze geri dönüş anlamındaki OLMAK mantığına büründüğümüzde işte o zaman hayat yaşanılır hale gelir. İnsanlar ve ülkeler arasındaki usulsüz uçurumlar işte o zaman kapanır ve SEFALET İNDEKSİ diye bir şey kalmaz ortalıkta.
Bence bu marketlere kesilen para cezaları çok az. Daha fazla kesmeleri lazımdı. Hatta sadece onlara değil, bu zihniyette ticaret yapanların hepsine Osmanli Devletindeki gibi, bir Lonca Teskati uygulamasına benzer bir uygulamayla yaptırımların olması gerekiyordu ki, hem esnaf hem de tüketicinin hakları korunabilsin. Uymayan olsaydı da yine bu teşkilatta olduğu gibi bir daha tuccarlik yapma imkanı olmayacak bir yaptırımın olması gerekiyordu. Ancak bu şekilde düzen otururdu. Pahalılık da çok etkilediği gibi, aynı zamanda bu zincirarketlerin çoğu insan sağlığıyla da oynuyor. Özellikle migros ve A101 e bence kimse gidip alış veriş yapmamalı, ürünleri insan sağlığını tehdit edebilecek noktada. Çünkü kalitesiz ve bozuk mallar...
İnancım gereği kumar oynamak büyük gunahlardandir. Küçük ya da büyük paralarla kumar oynamak da günahın büyüklüğünu değiştirmez. Çünkü günah günahtır. Emin olunuz ki, helaline haram bulastiranlar, dünyaya bile sahip olsalar, Erich Fromm'un dediği gibi hep" sahip olmak" mantığında oldukları için, hiçbir zaman doymazlar ve mutlu olmazlar. Ama alın terimizle helalinden kazandigimiz paralarımızin o kadar çok bereketi ve mutluluğu var ki, inanın "FAKİR" olarak değerlendirdiğimiz bu insanlar hem dünyada hem de ahirette bizden daha mutlu olabiliyorlar. "Bitcoin" de benim icin bir kumardir. Farkettiyseniz, çevrenizde oynayanların hepsi MUTSUZ.
Panik atak "kendine yardım" mantığıyla, atlatilabilecek bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu atakları yaşayan kişinin, buna verdiği anlam ve bakış açısı onemlidir. Eğer atak sırasında yaşamış olduğu katastrofik durumları sonucunda öleceğini dusunuyorsa, bir BDT desteği almasında fayda var derim. Öte yandan da kendine yardım ederek hastalığı hakkında bilgi sahibi olmalıdır ki, atak esnasinda yaşamış olduğu bir carpintinin normal olduğunu, bunun bir kalp krizi olmadığının bilincinde olabilmelidir.
Madem ki konumuz kahve, eski defterleri açacağız ☺️, o zaman "bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" sözüne değinmeden geçemeyeceğim. Ah ah, nerde kaldı o eski günlerdeki; konu-komsu, eş-dost ziyaretleri ve bu ziyaretler esliginde içilen kahvelerin bıraktığı izler...
Gerçi her zaman güncel değerini öyle ya da böyle korumayı bsarabilmisse de her ne kadar, ne varsa eski defterlerde var derim yine... ☺️
Gerçi her zaman güncel değerini öyle ya da böyle korumayı bsarabilmisse de her ne kadar, ne varsa eski defterlerde var derim yine... ☺️
Allah'ım sonumuzu hayra çıkarsın. Dogu-Bati farketmiyor, zengin her geçen gün servetine servet katarken, fakir daha çok fakirlesiyor. Eskiden orta sınıf diye bir kesim vardı. Artık o da yok. Öte yandan da millet artık evine, ekmek, çocuğuna süt goturemiyor. Bunların haline ne demeli????
Bana göre bu duruma derhal bir çare bulunmalı🙄
Bana göre bu duruma derhal bir çare bulunmalı🙄
Turkuler ruhumuzun gıdasıdır.Bizi besler, bizden beslenir ve bizi söyler. Kültürümüzün, ruhumuzun ve duygularimizin tercümesidir. Hakkında söylenecek çok şey var. Bizi biz yapan değerlerimizi en güzel, turkulerimiz sayesinde de kuşaktan kuşağa aktarabilmemizde, Türkülerimizin yeri yadsınamaz
Birçoğumuzun inancına göre, kainattaki her şey insanoğlunun yararına ve ona hizmeti için yaratılmıştır. Bu kadar kutsal olan insan, bir yandan da gözlerimizle bile göremediğimiz virüslere yenik düşüp, olebilecek kadar zayıftır. Aslında bu tarz viral ve gribal enfeksiyonların önüne geçmek de elimizde. Çok zor değil. MASKE, MESAFE ve HİYJENLE önlemimizi alıp kendimizi ve sevdiklerimizi koruyabiliriz. Bu 3 etkenin etkisi %100'e yakındır. Unutmayın, "hayat eve sığar"
Bir devlete, devlet diyebilmek için, o devleti oluşturan sınırlarının içerisindeki insanların güvenli, huzurlu ve sağlıklı bir ortamda hayatlarını idame ettirebiliyor olması gerekir. Özellikle Multi faktörel sebeplerden dolayı çeşitli sıkıntılarla yüzyüze kalmak zorunda olan sağlık calisanlarımızí korumak ve kollamak birincil görevimiz olmalı ve her geçen gün atamalarının hem daha fazla hem de daha sık olması gerekmektedir.
Dünya Sağlık Örgütüne göre Sağlık; fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanır. Buna göre bir insan, fiziksel ve sosyal anlamda ne kadar sağlıklı olduğunu düşünse de ruhen hastaysa eğer , aynı zamanda psikososyokulturel bir varlık olduğu için, fiziksel ve sosyal anlamda da olumsuz yönde etkilenmesi kaçınılmazdır.
İnsanoğlu, psikososyokulturel bir varlıktır. Çevresindeki sistemleri etkilediği gibi, bu sistemlerden etkilenir de. Ama olumsuz bir şekilde etkilenme boyutu daha yüksektir. Çünkü bütün bu sistemlerle tek başına başa çıkmak zorundadır. Bu da ancak sağlam bir psikolojiyle gerçekleşebilir.
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238