Arıların doğasında zaten başlı başına bir harikalik var. O yüzden arilar hakkında kim ovguler ederse azdır. Keşke insanımız da bu bilinçte olsa diyecem ama, nerdeee?🙄
Gerçekten bu gidişle gölün tamamı kurumazsa iyidir. Bu kıyametin alametlerindendir sanırım. Yeryüzündeki suların hizli bir sekilde tükenmesi, canlılığın yok olması demek değil midir?
Ama yıllar önce yapılan antlaşmaların gerçekleştigi dönemin koşullarına da bakmak lazım. Dusmanlik politikasına gelince, koşullar değiştikçe, gün gelir düşman olarak gordugunle dost; dostunla da düşman olabiliyorsun. Hele ki çıkarlar söz konusuysa. Maalesef ki bu sadece devletler için geçerli değil artık, günümüz insanın da takip ettiği bir politikadir. Çıkar politikası.
Bu şekilde giderse ekonomi, emin olun bu bayat ekmeği bile bulamayacak bircok kişi maalesef🙄
Piyasalar gerçekten allak bullak, millet çok tedirgin. Altın bu gidişle 1000 lira olur. Zengin yine çok zengin, fakir de her zamanki gibi çok daha fakir olacak. Çok büyük bir adaletsizlik bu...🤯
Bugün cuma. Günlerden ''Kırmızı Oda''
Gülseren Budayıcıoğlu'nun 2004 yılında yayınlanan Madalyonun İçi adlı kitabından uyarlanan dizi 4 Eylül 2020 tarihinde TV8'de yayımlanmaya başladı. Kırmızı Oda dizisinde oyuncu kadrosu her bölüm değişse de; Binnur Kaya tüm bölümlerde yer alan tek başrol oyuncusudur. Bu dizideki yaşanmışlıklar, günlük yaşantımızda birçoğumuzun da yaşanmışlıklarıdır mantığında olup, kendimize paylar çıkarırız. Belki de bu diziye olan bağlılığımız bundandır. Herkesin kendisine pay çıkarması durumu. Her defasında heyecanla izlediğimiz bu dizide bakalım bugün neler olacak. Şimdiden iyi izlemeler...
Gülseren Budayıcıoğlu'nun 2004 yılında yayınlanan Madalyonun İçi adlı kitabından uyarlanan dizi 4 Eylül 2020 tarihinde TV8'de yayımlanmaya başladı. Kırmızı Oda dizisinde oyuncu kadrosu her bölüm değişse de; Binnur Kaya tüm bölümlerde yer alan tek başrol oyuncusudur. Bu dizideki yaşanmışlıklar, günlük yaşantımızda birçoğumuzun da yaşanmışlıklarıdır mantığında olup, kendimize paylar çıkarırız. Belki de bu diziye olan bağlılığımız bundandır. Herkesin kendisine pay çıkarması durumu. Her defasında heyecanla izlediğimiz bu dizide bakalım bugün neler olacak. Şimdiden iyi izlemeler...
Bugün hava bulutlu hatta çisil çisil yağmur yağıyor şu an dışarda. Bense masa başında çalışırken, tesadüfen Nilüferin Caddelerde Rüzgar adlı şarkısını dinliyorum şimdi. O kadar duygu yüklü ki... İster istemez çoookkkkkk uzaklara dalıyorsun.
Caddelerde rüzgar, aklımda aşklar
Gece yarısında eski yağmurlar
Şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
Özlediğim şimdi
Çok uzaklarda....
O da özlüyormuş, benim bir tanem çok üşüyormuş
Ben olmayınca
Öyle yazıyor
Son mektubunda.....
Caddelerde rüzgar, aklımda aşklar
Gece yarısında eski yağmurlar
Şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
Özlediğim şimdi
Çok uzaklarda....
O da özlüyormuş, benim bir tanem çok üşüyormuş
Ben olmayınca
Öyle yazıyor
Son mektubunda.....
Psikososyokültürel bir varlık olan bizler, günlük hayatımızda bilerek ya da farkında olmadan, sürekli birilerinin ya da bir şeylerin etkisinde kalırız. Bu etkiler, beynimizin davranışlarımız üzerindeki etkilerinden dolayı olaylara yaklaşımımızı etkileyebiliyor. Bazen olumlu yönden olurken, bazen de olumsuz olabiliyor. Karşılaşılan olay; bazen çok küçük olduğu halde verilen tepki çok daha büyük olabiliyor. Bu tamamen daha önce beynimizin tehdit olarak kaydettiği olumsuz durumun, davranışımıza yansımasıdır. Yani tehdit karşısında alınan önlem veya yapılan savunmalarımızdır. Bu yüzden görmek ve bakmak aynı şeyler değildir hiçbir zaman. Bakarsın ama nasıl gördüğün, nasıl bir anlam verdiğin önemli. Dolayısıyla, biz kendimizi ve çevremizi ne kadar olumlu değerlendirirsek, beynimiz de o kadar olumlu olanı kaydeder ve bu davranışlarımızı da olumlu yönden etkiler. Sağlıcakla...
Psikoloji, bireylerin ve toplumların duygu ve davranışları üzerindeki düşünceleri ve bu düşünceler doğrultusunda olaylar karşındaki davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Psikoloji, olması gerekeni değil; olanı inceler. Psikososyokültürel bir varlık olan insan, çevresini etkilediği gibi, ondan etkilenir de. Dolayısıyla, olaylar karşısında birçok farklı davranış sergileme durumları söz konusu olabiliyor insanın. Ayrıca olaylar karşındaki verilen tepkiler de her bireyde farklı olduğu için, Psikoloji; karmaşık yapıdaki insanı incelemek için farklı yaklaşımlarla onu değerlendirir ve anlamlandırır.
Piyasalar alt üst... gram altın 703.2840 Allah aşkına... Ne oluyor bize?
Her ülkenin kendine göre bir kültürü vardır. Dolayısıyla böyle bir şeyin yapılmış olması beni şaşırtmadı ama tasvip edebileceğim bir şey de değil tabii. Belli ki ölümsüzleştirilmek istenmiş hayranlarınca. Millet ne yapacağını bilmiyor artık🙃
Bugün 25 Kasım Perşembe günü. Dünya Kadına Şiddete Hayır günüdür. Geleceğimizin teminatı olan kadınlarımızı korumak, kollamak temel görevimiz olmalı. Şiddetin her türlüsüne hayır ✌️
Obezite, vücut kitle indeksinin sonucuna göre hesaplanan, bir ortalamadir. Yani kisinin kilosunun, ağırlığının, boyunun uzunluğunun karesine oranıdır. Bu oranın üstünde olanlar sınırda ya da obez olarak değerlendirilir. Obez olan bir insan, hem fiziyolojik hem psikolojik hem de görüntü olarak rahatsızlık hisseder. Hatta kilolarını kontorl altına alamayan kişilerin, tansiyon, şeker ve kalp dar gibi ciddi kronik rahatsızlıkların da temelini atmış oluyor. Bu oldukça tehlikeli bir durumdur. Obezite, bir beslenme bozukluğudur. Tüm rahatsızlıkların önüne geçmek için önce zihnimizi, sonra da kötü beslenme alışkanlıklarımızı olumluya çevirmemiz lazım. Sağlıcakla...
Müzik, bazen duygu ve düşüncelerimizi sözel olarak dile getiremedigimiz durumlarda, araç olarak kullandığımız bir metoddur. Bu metodla duygu ve düşüncelerimizi daha geniş coğrafyalara kadar yaymış oluyoruz. Özümüz de sozumuz de muziktedir.
Piyasa hala allak bullak. Dolar, altın... hala yukseliste. Açıkçası çok tedirginim🤔
Bir çok alanda olduğu gibi covid'ten de insanımız çok olumsuz etkilendi. Ne yazık ki bu salgınla mücadelede o kadar yetersiz ki insanımız, aslında imkansız şeyler değil, çok basit üç alıştırmayla, çok ciddi anlamda olumlu yönden mesafeler katedebiliriz. Bunlar; 20 saniye boyunca su altında sabunla ellerimizi yıkamak belli aralıklarla, maske takmak ve mesafe koymak insanlarla aramıza. Aslında bu tedbirler çok basit ama hayat kurtarıcı gerçekten. Bu yüzden, ilk önce bunları doğru bir şekilde yapıp başarabilmek için, bana göre de daha elzem aşılardan. Öncelikle bunları aşılamak gerekir insanlara.
KİLİM Türküsünde Fatih Kısaparmak, kültürümüzü ne kadar da güzel ifade etmiş,
Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur,
Kilimin dilinden ancak, anlayan okur,
Sırlarımı verdim sana, sevgimi verdim,
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim
Ayıptır, günahtır diye,
Kilit vurdular dilime
Aşkı dokudum kilime, anlıyor musun
Yetinmedim, Türkü yaptım,
Gayrı bu canımdan bıktım
Hanı senin olacaktım dinliyor musun?... Evet arkadaşlar; dilimizle, türkülerimizle, giyim kuşamımızla ve yaşam biçimimizle kültürümüzü yansıtırız. Kültürümüz, bunların hepsinin toplamı ve hatta daha fazlasıdır.
Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur,
Kilimin dilinden ancak, anlayan okur,
Sırlarımı verdim sana, sevgimi verdim,
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim
Ayıptır, günahtır diye,
Kilit vurdular dilime
Aşkı dokudum kilime, anlıyor musun
Yetinmedim, Türkü yaptım,
Gayrı bu canımdan bıktım
Hanı senin olacaktım dinliyor musun?... Evet arkadaşlar; dilimizle, türkülerimizle, giyim kuşamımızla ve yaşam biçimimizle kültürümüzü yansıtırız. Kültürümüz, bunların hepsinin toplamı ve hatta daha fazlasıdır.
Bu gün günlerden perşembe. Piyasalar yine hareketli. Dolar ve avro yükselişte. Gram altın da 688,29:((... Ne olacak halimiz bilmiyorum. Eskiden kaslarla aldığımız temel besin kaynaklarımızı, bu gidişle tadımlık bile alamayacak noktaya geleceğiz gibi. Hatta çoğu insan şimdiden aç kalmaya başladı bile... Piyasadaki bu hareketlilik maalesef yine büyük başlara fayda sağlarken, olan yine alt tabakadaki fakirlere oldu. Burada zenginler daha çok zengin olup sermayelerine sermaye katarken, fakirler daha çok fakir oldu. Orta halli diye bir kavram kalmadı artık bu kapitalist sistemde. Oysa ki patronlara kazandıran asıl kesim, işçi sınıfı yani fakirlerdir. Dolayısıyla gelirin büyük bir kısmı bu işçi sınıfına ayrılması gerekirdi. Ama neredeee...
Sağlıklı beslenme nedir?
Kime göre ve neye göre sağlıklı beslenmeliyiz?
Merhaba arkadaşlar, sağlığımız kadar en az sağlıklı beslenmemiz de önemelidir. yeterince sağlıklı beslenemeyen bireylerin sağlık durumları ile yeteri kadar sağlıklı beslenen bireylerin sağlıklı gelişimleri ve genel anlamda sağlık durumları da farklı olur. Düşünsenize en basitinden yakalandığımız gripler bile, sağlıklı beslenmediğimizde, ölümcül olabiliyor. Çünkü, bağışıklık sistemimizin sağlam ve güçlü olmasının yolları, yine sağlıklı beslenmemizden geçiyor. Şimdi sağlıklı beslenme kavramı da kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor, insanların, sağlıklı beslenmeye ne anlam verdiği de önemli. Sanayi Devrimiyle beraber, fabrikasyaon hayata adım atmamızla beraber, artık herkes fabrikalarda, teknolojik ilerlemelerle de diğer hizmet sektörlerinin gelişim durumu söz konusu olunca, ekonomik değişimlere bağlı olarak yaşam biçimimizin ve buna bağlı olarak alışkanlıklarımızın da değişmesi sonucunda dolaylı yoldan doğrudan etkileniyoruz:). Mesela eskiden gelenekçi toplumlarda imkanlar, ne kadar kısıtlı olsa da, yenilen yemekler çeşit az olduğu halde organık beslenme söz konusu olduğu için, insanlar daha sağlıklıydı. Şimdi ki toplumlara baktığımızda ise standartlar yükseldikçe, yaşam kalitemiz daha çok düşüyor. Özellikle zaman kaybını önlemek için, insanların ayak üstü yeme kültürü dedikleri fast-food türü beslenme biçimleri, insan sağlığını çok olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Hatta ölümcül hastalıklara bile yakalatacak kadar etkileyebiliyor. Her insan biriciktir ve özeldir, dolayısıyla beslenme biçimi de özeldir. Daha sağlıklı ve daha kaliteli bir hayat yaşamanın yolu, unutmayalım ki sağlıklı beslenmeden geçmektedir. Sağlıcakla...
Kime göre ve neye göre sağlıklı beslenmeliyiz?
Merhaba arkadaşlar, sağlığımız kadar en az sağlıklı beslenmemiz de önemelidir. yeterince sağlıklı beslenemeyen bireylerin sağlık durumları ile yeteri kadar sağlıklı beslenen bireylerin sağlıklı gelişimleri ve genel anlamda sağlık durumları da farklı olur. Düşünsenize en basitinden yakalandığımız gripler bile, sağlıklı beslenmediğimizde, ölümcül olabiliyor. Çünkü, bağışıklık sistemimizin sağlam ve güçlü olmasının yolları, yine sağlıklı beslenmemizden geçiyor. Şimdi sağlıklı beslenme kavramı da kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor, insanların, sağlıklı beslenmeye ne anlam verdiği de önemli. Sanayi Devrimiyle beraber, fabrikasyaon hayata adım atmamızla beraber, artık herkes fabrikalarda, teknolojik ilerlemelerle de diğer hizmet sektörlerinin gelişim durumu söz konusu olunca, ekonomik değişimlere bağlı olarak yaşam biçimimizin ve buna bağlı olarak alışkanlıklarımızın da değişmesi sonucunda dolaylı yoldan doğrudan etkileniyoruz:). Mesela eskiden gelenekçi toplumlarda imkanlar, ne kadar kısıtlı olsa da, yenilen yemekler çeşit az olduğu halde organık beslenme söz konusu olduğu için, insanlar daha sağlıklıydı. Şimdi ki toplumlara baktığımızda ise standartlar yükseldikçe, yaşam kalitemiz daha çok düşüyor. Özellikle zaman kaybını önlemek için, insanların ayak üstü yeme kültürü dedikleri fast-food türü beslenme biçimleri, insan sağlığını çok olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Hatta ölümcül hastalıklara bile yakalatacak kadar etkileyebiliyor. Her insan biriciktir ve özeldir, dolayısıyla beslenme biçimi de özeldir. Daha sağlıklı ve daha kaliteli bir hayat yaşamanın yolu, unutmayalım ki sağlıklı beslenmeden geçmektedir. Sağlıcakla...
Yoganın tarihine baktığımızda en az insanlık tarihi kadar eski diyebiliriz. Kimimiz zihnimizi canlı tutmak, üzerimizdeki negatif enerjilerden kurtulmak için, kimimiz düzgün bir postura sahip olmak için, kimimiz de daha dinç görünmek için yoga yaparız. Yoganın insan üzerinde birçok yararlı etkileri var. Ben size birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum kısa kısa. Mesela, yoganın anksiyete ve depresyona iyi geldiğini biliyor muydunuz? Bazen bizden, bazen de çevremizden kaynaklanan o kadar çok can sıkıcı olaylarla karşılaşıyoruz ki günlük hayatımızda, ister istemez duygusal ve ruhsal anlamda olumsuz bir şekilde etkilenebiliyoruz. Oysa yaşadığımız bu mutsuzluk durumu gibi mutlu olmak da bizim hakkımızdır. İşte yoga da bunun için muazzam bir spordur. Yoga sayesinde üzerimizdeki negatif enerjilerden kurtulup, zihnimizi rahatlatabiliyoruz. Öte yandan, Kahkaha Yogası diye bir şey var. Burada insanlar genelde depresyonda oldukları için, zihinleri hep olumsuz şeylerle meşgul ve her şeyi felaketleştirirler. Böle olunca da bunlar toplumdan daha çok soyutlanır, intihara kadar bile gidebilir sonuç. Bu yüzden bu negatif ve bir o kadar da tehlikeli durumdan kurtulması için insan, değişik yöntemlere baş vurma gereği duyar. Bunlardan bir tanesi de Kahkaha Yogası dediğimiz yoga türüdür. Bu meditasyonla insanlar, önce sahte gülüşler yapar, gittikçe samimi bir gülüşe dönüşür gülüşleri, böylece zihinlerindeki negatif enerjiden bir nebze de olsa kişi kurtulmuş oluyor. Yoga, kalp rahatsızlıklarına da iyi geliyor. Yapılan araştırmalara göre, yoga yapan insanlarda kalp, şeker ve tansiyon gibi rahatsızlıklara iyi geldiği kanıtlanmıştır. Ayrıca, daha farklı birçok alanda da yapılan yogalarda, gayet faydalı sonuçlar elde edilmiştir. Konuyla ilgili detaylı başka bilgileri de inşaAllah siz değerli dostlarımla paylaşmaya devam edeceğim. Sağlıcakla...
Bugün, 24 Kasım. bugün öğretmenler günü! Başta ilk öğretmenim olan annemin, ablalarımın ve bu günlere gelmeme vesile olan çevrem ile diğer öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum. Kolay değil bir nesil yetiştirmek. Hele ki bu nesil Ahir Zamanın nesli ise...
Ben bir bahçivanım,
Sayısız bahçelerin birinde,
Elimde tohumlarım,
En nadidesi ÇOCUKLARIM...
Ben bir bahçivanım,
Sayısız bahçelerin birinde,
Elimde tohumlarım,
En nadidesi ÇOCUKLARIM...
Ben nedense bu son filmlere karşı gerçekten önyargılıyım. Daha izleyemeden eliyorum hemen hemen hepsini. Hatta tv izleme kültürüm bile yok desem yeridir. Gelelim yargı dizisine, geçen tesadüfen, bu filme denk geldim kanalları değiştirirken. Bir sahnesi çok dikkatimi çekti. Sosyal Hizmet Uzmanıyım. Dizideki avukatlık rolünü üstlenen Ceylin karekterinin avukatlık ofisinde oturup arkadaşıyla dertleştiği sahne. İçerisinde bulunduğu zor durumun resmi canlandı gözümde. Kadın o kadar yalnız hissediyor ki, sanırım savcı ile aralarında duygusal bir bağ oluşmuş. Ama Ceylin'in kız kardeşinin başına gelenler, babasının başına gelenler seyreden gelişmeler yüzünden ve annesinin yaşamış olduğu psikolojik buhranlar, bir tane de ablası var, onunda özel problemleri eklenince üst üste, bir insanın bütün bunları sağlam bir psikolojiyle destek almadan kaldırabilmesi gerçekten çok zor gelir. Ceylin'e baktığımızda ise kardeşinin katili olduğu düşünülen genci savundu diye, evinden en yakınları yani ailesi tarafından kovulması durumu var. Ceylin psikolojik olarak o kadar yalnız hissediyor ki, içerisinde yaşamış olduğu bu kötü durum yüzünden sevdiği adamla ayrılma kararı veriyor. Çünkü kendi içinde hep kötülüğü simgeleyen siyah rengini içselleştirmiş vaziyette, bu düşünce o kadar hakim ki kendisinde, artık etrafındaki mutluluğun ve temizliğin simgesi olan yani beyazı da görmek istemiyor yani sevdiği adamı göremiyor, aksi halde siyah, beyazı yutacak mantığındadır.
Bakalım ilerleyen bölümlerde ne olacak...
Bakalım ilerleyen bölümlerde ne olacak...
Çoğumuzun uğraş alanlarından biri de spordur. Kimimiz için spor, stres atmak için başvurulan bir hobi, kimimiz için de bir ekmek kapısı. Tarihten günümüze birçok spor dalında sporlar düzenlenmiştir. Eski Yunan'dan, günümüze kadar gelen olimpiyat sporlarını, Osmanlıdan günümüze gelen spor dalları ve günümüzde daha birçok alanda oynan spor dallarını örnek verebiliriz. Sporun hem ruh sağlığımızın hem de fiziksel anlamda sistemlerimizin düzenli olarak çalışmasına, dinç görünmemize, ve fiziki görünümümüzün daha çekici görünmesi açısından, olumlu yönden etkileri var. Spor insanlık tarihi kadar eskidir. Hep vardı ve var olacaktır hayatımızda...
[url=https://www.bloomberght.com/piyasalar][/url]
Allahım sonumuzu hayra çıkart. Sanırım bu durumda yurt dışında çalışmak farz oldu artık. Allah aşkına bir DOLAR, 13 lira; 1 AVRO, OLMUŞ 15 lira..... Gerçekten içler acısı bir durum. Millet harıl harıl sermayesine sermaye katıp, her geçen gün daha da büyüyüp geliştirirken kendisini, biz de burda bu dengesiz piyasa hareketlerine göre yaşamamıza yön vermeye çalışıyoruz, kaldı ki veremiyoruz bile bu belirsizlikten. Elalem, sermayesine sermaye katarken, şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Tüm bunlar bizim ve bizim durumdaki ülkelerden giden beyin ve iş göçleri sayesinde olmaktadır. Bunlar, daha güzel paralar ve imkanlar sunulduğu için, ABD ve Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kalıyorlar. Bizim cennet gibi vatanımız dururken, neden başka ülkelere gitmek zorunda bırakılıyoruz? Ayrıca, cennet gibi vatanımda 4 mevsim aynı anda yaşanıp, 4 mevsimin de meyve ve sebzesini üretebilecek iklim elverişliliğine sahipken neden bana gerekli destekleri vermeyip, üretim yapmama engel oluyorsunuz? Yetmiyor, neden 1'e 10-15 verip, başka ülkelerin hormonlu ve sağlığımız üzerinde ölümcül tehditler gösteren ürünlerini almak zorunda bırakılıyoruz? SORARIM SİZE?...
Açık Öğretim Fakülteleri yani AÖF'ler, ilk bakışta sanki normal eğitimin yani örgün eğitimin önünü kapatan bir tehlike gibi gözükse de, çeşitli sebeplerden dolayı üniversite okuma imkanı olamayanlar için aslında tam anlamıyla yeni bir hayata adım atmak için en güzel kapıdır. Daha önce de şimdide de olduğu gibi, genel anlamda bizlerin AÖF'lere karşı ön yargılarımız hiç bitmedi, bitmeyecek gibi de duruyor. Bunu çok net bir şekilde günümüzde, iş başvuruları yapılırken çoğunlukla hatta hemen hemen herkes, aranan kriterler arasında örgün ilgili bölüm mezunlarının başvuru yapma hakkının verilmesi sadece, diğer açıktan mezun kardeşlerimizin etiketlenmesine ve dışlanmasına neden oluyor. Arkadaşlar, İşe alımlarda ''liyakatın'' çok önemli olması gerekir. Düşünsenize insanları işe almada onları görmeden sivilerine (CV) göre değerlendirip ön yargıyla hareket etmiş oluyoruz, hem işe alınan hem de alınmayan için. Eminim ki birçoğumuz, gerçekten hakkıyla bir yerlere gelebilmeyi başarabilmiştir. Ama bir o kadar da eminim ki torpille yerleşenlerin sayısı da hiç az değildir. Düşünsenize sivilerini kontrol ettiğimiz kişilerin birçoğunun torpille girilen bilgiler olup olmadığını nerden biliyorsunuz? Diyelim ki tamam, böylelerini de aldınız işe. Peki, AÖF mezunlarını daha görüp değerlendirmeden, direk elleyip etiketlemek, sizce adaletli bir davranış mıdır? Nerden biliyorsunuz ki bu insanların, örgün öğretimden mezun olmuş birçok kişiden daha başarılı olmadıklarını... Bu mezunların çoğu başta da söylediğim gibi, gerçekten imkanı olmadığı için AÖF'de okumak zorunda kalıyor. Düşünsenize eve ekmek götürmek için alın teriyle çalışıp didinen o kadar insanın, ayrıca onu bekleyen başka insanlarını varlığını... Eminim ki AÖF mezunlarının çoğunun hatta hemen hemen hepsinin çok başarılı olduklarını biliyorum. Çünkü bu insanlar gerçekten bir yerlere gelmek için, imkanları olmadığı halde bu kadara yokluğa rağmen bir de hala okumak için yazılıyorlarsa AÖF'lere eğer, şahsen şapkamı çıkarıp önlerinde eğiliyorum. Sonsuz saygılarımı sunuyorum, bu düşüncedeki insanlara. Gerçi şimdiki koşullarımızı göz önünde bulundurduğumuzda, örgün öğretim üniversitelerden mezunlarımızın bile durumları bu kadar muamma iken bu güzelim ülkede, doğuştan etiketlenmiş AÖF öğrencilerin halini zaten düşünemiyorum bu durumda ne yazık ki:(((... Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238