her yaşımda zevkle izliyorum. ama yeni nesil çizgi filmleri değil. eskiden, benim büyüdüğüm dönemlerdeki çizgi filmleri. çünkü bence asıl çizgi film onlardı.. eskiler eskidendi..
tadı itibariyle midir yoksa atmosferinden dolayı mıdır bilemiyorum ama inanılmaz lezzetli. ramazanın olmazsa olmazı. kokusu bile çok güzel.
gribin daha öldürücü etkileri olduğunu ve ciddi oranda daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. istatistikler de bunun doğruluğunu saptıyor. bu kadar abartmaya değer miydi iki sene bilemiyorum. normal standartlarda herkes zaten olacaktı. ondan ona bulaştı. bulaşmaya devam ediyor. bu zaten normal olan. izole olduk, sokağa çıkmadık ve hala bitmedi. bitmez zaten insanın vücudu buna bağışıklık gösterene kadar bitmeyecek. bunu anlamak bu kadar zor olmamalı. ben ve çevrem daha covid çıkmadan olduk. kreşten bulaştı bilirsiniz ki çocuk taşıyıcıdır. taşıdı bende taşıdım benle beraber çevrem çevresine.. zaten gripte aynı şekilde oluyor. bu süreçte hayatını kaybedenler oldu. gripte de oluyor. insanların vücudunun direnci bir nevi psikolojiktir. ama bunu insanlara anlatmaya uğraşmak görüyorum ki zaman kaybı. artık normalleşme olmalı. insanlar işine hayatına devam etmeli. maske diye sundukları virüs yuvası. nemi içine hapsedip kendi nefesinde virüs yaratıyor. ama bunları da anlatmak elbette ki zaman kaybı. herkes her durumda aynı düşünmek zorunda değil ama bunun bu kadar abartılması ve insanları içine çeken aynı düşündüren zihniyet kuyusu normal sayılamaz bana göre. belki bu kadar insanları korkutmasalardı, aşı zorunluğu olmayacaktı olan olacaktı ve zaten bitecekti. ama böyle yüzyıllar sürecek bir durumda ne yazık ki. insanların artık uyanmasını diliyorum. uyanıp fark etmesini. ekonomi, turizm bitti. insanların ekmeğiyle oynamaya bayılıyorlar. bu süreçte milyonlar battı, iflas etti, geçinemediği için intihar etti. asıl abartılması gerekenin bu kısım olduğunu düşünüyorum.
kişilerden alınan borçlar veya kişilere verilen borçlar ayrı tatsız birde bunun "banka" boyutu var..... o kısım bizi derinden yaralayan sanırım.
artık hayatı anlamlandıramadığında içine girdiğin gel gitli karmaşık duygu durum dünyası.
Bu benim şu anda alıştığım yaşam stili. İnsanın evi huzurlu olduğunda daha yaşanabilir oluyor.
Lost In Space, The OA, Mindhunter, Santa Clarita Diet önerebilirim. İzlerken keyif aldığım dizilerdi.
buradayız çünkü paylaşacaklarımız, söyleyeceklerimiz var. tecrübelerimiz ve eski kapanmamış defterlerimiz var.
insan bir hayvanla etkileşime girmediğinde ruhunun yarısı uykudadır. ne zaman ki bir hayvanla etkileşimi duygu paylaşımı olur o zaman uykuda olan ruhunun yarısı uyanır.
zamanında mini club animatörlüğü yaparken otelde bu şarkıyla mini disco yapardık. duyan bebeklerin, çocukların neşe dolu zıplamaları dans etmeleri mutluluk vericiydi.
"hani benim sevinçlerim nerede" ülkesi. herkeste bir hayatta kalma mücadelesi, herkeste bir gerginlik, markete giriyorsun adam mutsuz manava gidiyorsun adamın yüzü asık. ne olacak halimiz dedirtiyorlar. karamsarlıklar karnavalı.
Asla hatırlamak ve dönmek istemeyeceğim o stresli zor dönem. hiç özlemedim ve allah başarı ve sabır versin gerçekten. yediğin yemeğin bile keyfini alamadığın kaygılı durum. Herkes hak ettiği yerlere gelsin inşallah.
Hayatında bir insanın tecrübe edeceği en rezalet durum. Güveni tamamen yok eden, iyi niyeti suistimal eden, hayattan soğutan, ilişkiden soğutan olgu. İnsan olduğuna inandığımız kimselerin, bunu birinin hayatındayken o kişiye yapma hakkını nerden aldığını bilemiyorum. Bunu yapıp kendine yakıştırıp pişkince ortalıkta dolanan tonlarca insan var. Zaten insan olmuş olsaydı bunu yapmayacak bilince, vicdana sahip olurdu.
Kişiden kişiye ve ilişkiye göre değişkenlik gösteren bir durum. İhanet, yalan, ilgisizlik, sevgisizlik, güvensizlik, saygısızlık, kavgalarla tahammülü alt sınırlara indirme ve bunun gibi bir ton sebep ilişkiyi çıkmaza sokup bitmesine yol açıyor. İlişki bilmeyen insanların buna hazır olmadıklarında girişmemesini düşünüyorum. Boş yere iki tarafın da acı tecrübeler ile yorulması.
aklıma 'şeker portakalı' kitabındaki şu söz geldi; "Onu yüreğimde öldüreceğim artık sevmeyerek...Ve bir gün büsbütün ölecek."
sevdiklerimizin anlamını, değerini bir güne yıkmak biraz nankörlük sayılabilir zannımca. sevmek için her gün tonlarca fırsat varken bir güne kanalize etmek biraz kapitalist düşünce.
başlığın "beni kimin istediği değil de benim neyi istediğim önemli" olduğunu düşünüyorum.
geceleri uyumak için güç bela sağa dön sola dön sabaha karşı uyuyorum işin en kötü tarafı uyumakta bu kadar zorlanırken uyanırken neden zorlandığımı asla anlayamıyorum. topu tepemde patlatsalar yine uyanamıyorum. kronik bir sorun mu cidden bilmiyorum. ama psikolojik bir durumu olduğuna inanmak istemesem de vardır diye düşünüyorum.
oyunculuğu kadar sesinin de güzel olduğunu düşündüğüm güldür güldür karakteri. Ecem erkek çok başarılı ve sempatik kadın. filminde çok başarılıydı. izlerken yer yer hüzünlendirdi yer yer gülümsetti.
gelse bile sanırım artık şaşırmayacağız, aslında o kadar çok mizahi yönden kuvvetli ve sadece filmlere, dizilere konu olabilecek nitelikte olay oldu ki şaşırmıyoruz çünkü şaşırma seviyemizde bir hayli yerlerde.
Toplumun belli dönemlerinde herkesin yapmış olduğu bazı davranışları normalleştiriyoruz. Hepimizin ergenliği korkunçtu tahmin ediyorum ki. Ve bu korkunçluk o dönemlerde çok genel geçer geliyordu. Sanki herkes böyleydi ve bu çok normaldi. Bu dönemde de fark etmelerini bekliyoruz. Bizde zamanında fark edemedik ve o dönemimizdeki yaşı bizlerden büyüklere garip geliyorduk sanıyorum ki hakkımızda şu anda onlar için düşündüklerimizi düşünüyorlardı. Her dönemin kendi şartı kendi durumu var. Bu nedenle biraz kalıpsal davranırken farklı odak noktalarından bakmalıyız.
Her şeyin giderek kötüleşmesi buna örnek gösterilebilir sanırım. Bu zamana kadar ne kötü gitmedi ki.
Adam kelimesini insana unutturan ender bir devirdeyiz. ve kötü olan şeylerin popüler olduğu, onun örnek alındığı bu devirde bu kelimeden bahsetmek bile boş gelmeye başladı.
Düşüncelerimizi aktarabildiğimiz, aynı zamanda insanların düşüncelerine yakından tanık olup paylaşım yapabildiğimiz güzel platform. Özgürce ve rahatça düşüncelerimizi, duygularımızı, hepimizi etkileyen toplum konuları ve daha binlercesi için burada büyüyelim, çoğalalım, paylaşalım.
hoş geldiniz, bilginizle fikirler ve eleştiriler getirdiniz.
eski defterler ile zamanda yolculuk açılıyor. dün, bugün, yarın ve sonsuza değin el değmemiş konularda deneyim ve düşüncelerinizi açıkça paylaşabildiğimiz kronolojik bilgilik, hayata dair ne varsa aklınızdakilere 7/24 tercüman olacak etik çerçevede bir topluluğuz.
üyemiz olarak, zaman makinesi eski defterler'e siz de özgürce yazılar yazmak ve yönetimine katılmak ister misiniz? iletişim: sozluk@eskidefterler.com / +908503022238